“Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür.” Mustafa Kemal Atatürk
1930’larda Atatürk tarafından başlatılan kültürel dönüşümün ana unsurlarından birini bilimsel tarih ve arkeolojik araştırmalar oluşturuyordu. 1931’de kurulan Türk Tarih Kurumu, Anadolu’da farklı yerlerde. yurt dışında arkeoloji eğitimi almış arkeologlarımızla kazılar başlatmıştır:
1932 Hamit Zübeyr Koşay, Atatürk Orman Çiftliği, 1933 Ankara/Ahlatlıbel
1933 Remzi Oğuz Arık, Ankara/Karalar, 1934 Niğde/Göllüdağ
1936 Arif Müfid Mansel, Yalova Kaplıcaları, Trakya/Vize Tümülüsü
Mustafa Kemal Atatürk, Nuri Conker, Hikmet Bayar, Tahsin Uzer, Nevzat Tandoğan, Reşit Galip. Ahlatlıbel kazısı, Mayıs 1933
Kurtuluş savaşından çıkmış bir ülkenin şartlarında, Atatürk bilimsel yaklaşımın her alanda benimsenmesinin temellerini atmıştır. Aynı dönemde İstanbul ve Ankara’da ilk arkeoloji kürsüleri kurulmuş, 1932’de ilk Türk Tarih kongresi yapılmış ve 1933’te ilk Türk Tarih, Arkeologya ve Etnografya Dergisi yayınlanmıştır. İlk sayının önsözünde milli eğitim bakanı Dr. Reşit Galip’in de belirttiği gibi, Atatürk,22/3/1931 Başbakan İsmet Paşa’ya çektikleri bir telgrafta: "Memleketimizin hemen her tarafında emsalsiz defineler halinde yatmakta olan kadîm medeniyet eserlerinin ileride tarafımızdan meydana çıkarılarak İlmî bir surette muhafaza ve tasnifleri ve geçen devirlerin sürekli ihmali yüzünden pek harap bir hale gelmiş olan âbidelerin muhafazaları için daha fazla ihtimam gösterilmesi, arkeoloji için daha fazla talebe yetiştirilmesi” mütaleasında bulunmuşlardı.” (Telgraf 4/150 23/3/1931 Konya). https://taed.ktb.gov.tr/Eklenti/78888,turk-arkeoloji-dergisi-1933-ipdf.pdf?0.
Dergide, Gazi Orman Fidanlığı’nda ve Alişar Hafriyatı’nda yapılan araştırma, bulunan eserler, şema ve fotoğraflarla ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor. Kültepe’den getirilen, Ankara Müzesi’nde katalog altına alınan yeni eserler hakkında detaylı bilgi paylaşılıyor. Yabancı bilim insanlarının Türkiye’de kazılara ve tarihi bölgere seyahatlerine dair raporlarına yer veriliyor. Son kısımda ise derginin fransızca ve ingiizce özeti yapılıyor.
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren konuya verilen önem açısından değerli bir örnek olan derginin tüm sayılarına buradan erişebilirsiniz. https://taed.ktb.gov.tr/TR-273118/e-dergi.html
Bir İdealin Peşinde: Atatürk ve Alaca Höyük
Atatürk’ün direktifleri ve Türk Tarih Kurumunun desteğiyle 22 Ağustos 1935’te Remzi Oğuz Arık ve Hamit Zübeyr Koşay Alaca Höyük bilimsel kazılarını başlatırlar.
Cumhuriyetimiz’in 100. Yılı’nda Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ve Yapı Kredi Kültür Sanat iş birliği ile gerçekleştirilen “Bir İdealin Peşinde: Atatürk ve Alaca Höyük” Sergisi’nde Anadolu Medeniyetleri Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Çorum Müzesi ve Alacahöyük müzesinden toplam 235 adet eser bir araya geldi. Sergi gezimizde verilen bilgiye göre kazının simgelerinden olan ve girişte bizi karşılayan dekovilin parası bizzat Atatürk tarafından ödenmişti. Verilen değerli bilgilerden bir diğeri de yabancılar tarafından yapılmış olan demir yollarının arkeolojik ve tarihi açıdan önemli yerlerden geçtiği idi.
Utikad web sitesinde 1856-1922 yılları arasında Osmanlı topraklarında inşa edilen hatları görebiliriz.https://www.utikad.org.tr/Detay/Sektor-Haberleri/10478/dunden-bugune-turkiye- “Osmanlı Devleti’nde demiryolu imtiyazı verilen İngiliz, Fransız ve Almanlar ayrı ayrı bölgeler üzerinde durur: Fransa; Kuzey Yunanistan, Batı ve Güney Anadolu ile Suriye'de, İngiltere; Romanya, Batı Anadolu, Irak ve Basra Körfezi’nde, Almanya; Trakya, İç Anadolu ve Mezopotamya'da etki alanları oluşturur.”
Anadolu’da 1860-1910 arasında yapılmış olan arkeolojik kazıların kronolojisini ve Anadolu’dan kaçırılan arkeolojik eserlerin neler olduğunu Burcu Kutlu Dilbaz’ın doktora tezinde (http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/52488.pdf) ve diğer birçok kaynakta görmek mümkün. Tezin sonuç kısmında yapılan saptamayı günümüz için de son derece düşündürücü buluyorum: “Yabancıların yaptığı kazılar, arkeoloji alanına bilgi kazandırmaktan çok, kendi müzelerine yeni eserler kazandırmak amacına yönelik olmuştur. Çünkü Anadolu’daki antik Yunan ve Roma eserlerini, kendi kültürlerinin kaynağı olarak gördükleri için, onlara sahip olmayı, köklü geçmişlerinin gurur vesilesi olarak görmüşlerdir. Bu yüzden de, her bakımdan Anadolu’ya ait olan kültür mirasının objelerini, alıp götürmekte, hiçbir sakınca görmeyeceklerdir”.
Günümüzde durum nedir diye merak ederseniz, 2006-2023 arası Kazı ve Yüzey Araştırmaları Faaliyetleri (https://kvmgm.ktb.gov.tr/TR-44150/kazi-ve-yuzey-arastirmalari-faaliyetleri.html )
Çalınan / Kaybolan Kültür Varlıkları (https://kvmgm.ktb.gov.tr/TR-195649/calinan--kaybolan-kultur-varliklari.html )
Bulunan Kültür Varlıkları ( https://kvmgm.ktb.gov.tr/TR-195653/bulunan-kultur-varliklari.html )
Yurt Dışından İadesi Sağlanan Eserler (https://kvmgm.ktb.gov.tr/TR-44470/yurt-disindan-iadesi-saglanan-eserler.html )
Eğitim ve Farkındalık Çalışmaları ( https://kvmgm.ktb.gov.tr/TR-334132/egitim-ve-farkindalik-calismalari.html )
Vatandaş olarak hepimiz Türkiye’nin kültürel miras elçileriyiz. Bu mirasın korunması da vatandaşlık görevimiz.