Gönüllü Yazar/Paylaşımcı - Leyla İrten


Değerli Dostlar,  uzun tarihi geçmişi olan, üzerinde bir çok medeniyetier yerleşmiş sonrasında çeşitli nedenlerle sonlanmış  olduğu bu topraklarda antik şehirler dediğimizde en çok  tanık olduğumuz kalıntılar arasında, farkında mısınız ne kadar çok heykel var?  O devasa taşlardan ortaya çıkmış muazzam sanat eserlerinin kimisi   o  antik şehirleri beklemekte, kimileri  de çok önemli müzelerimizde koruma altında. Pekala, günümüzün bunca gelişmişliğinde şehirlerimizdeki heykellerle o eski antik şehirlerin heykelleri ile karşılaştırsak? Nicelik, nitelik açısından çok tatmin edici değil kanımca. Sebep?

Heykeltıraşların sayısı mı azaldı? Heykelleri yerleştirecek alanlar mı daraldı? Heykel sanatına ilgi mi az?

 

Bu sohbet yazımda Heykel sanatçısı Cem Güney Çevikbaş ile buluştuk.

 

1) Cem bey, yukarıda, sohbetimize girişteki paylaşımımdan hareketle heykel sanatı diğer sanat dallarından nasıl ayrılıyor, heykel sanatının toplum üzerindeki etkisi nedir?

Tarih öncesi çağlardan bu yana 3 boyutlu form daima insanoğlunun ilgisini çekmiştir. Daha önceleri iș aletleri yapmayı keşfeden insanoğlu daha sonra bu yeteneğini basit idol heykelcikleri dediğimiz formlar yontmaya yöneltmiştir. Bir inanç felsefesi içinde Ürettiği bu heykelcikler insanın kendini ifade edebildiği ilk 3 boyutlu formlardır. Her ne kadar bir heykel olarak henüz ele alamıyor olsak da bu formlar çağlar boyu süregelecek heykel sanatının ilk tohumlarıydı. Antik dönemde özellikle Mısır uygarlığıyla birlikte kendini gösteren sanat alanları içinde heykel en çok önem verilen alandı.

Kum taşından yontulan devasa ebattaki birçok heykelin gizemi hala araştırma konusu olmaktadır. Heykel çağlar boyu uygarlıklardaki misyonunu hep değiştirse de bir üç boyutlu ifade biçimi olarak hep insanoğlunun ilgi odağı oldu. Dokunabildiği, etrafında gezdiği bu formlar insan hayatının bir parçası oldu. Kimi zaman dini figür ve anlatımlarıyla kimi zaman anıtsal özellikleriyle çağlar boyu tüm uygarlıkların bir nevi dili olmuştur heykel. Antik dönemde mitlerle, orta çağda dinle, rönesansta krallıklarla, 20yy da anıtsal özellikleriyle hayatımızda oldu heykel. Günümüzde ise maddenin ve formun sınırlarını zorlayan heykel sanatı artık 3 boyutlu yapısından ziyade kavramsal karşılığı ile hayatlarımıza nüfuz etmekte. Kent meydanlarında karşımıza çıkan anıtsal formlar artık yerini çağdaş sanatın kavramsal heykellerine bırakmakta

 

 

2) Sanatınızda ilham kaynağınız nedir?  Hangi öğeler yeni eserlerinizi  ortaya koyarken  itici güçtür (tabiat, kişiler, toplumsal olaylar?)

Heykellerimi yaparken benim ilham kaynağımın tek bir șey olduğunu söylemem çok zor. Dönemsel olarak değiştiği gibi anlık olarak algımı etkileyen olay ya da durumlar bana fikir verebiliyor ama tabii temelinde tarih var özellikle sanat tarihi. Köklerimizi araştırmak tarih boyunca insanoğlunun sanata nasıl yön verdiğini bilmeye çalışmak benim en çok beslendiğim alan. Üretirken referans aldığım birçok konunun karşılığını tarihte ve felsefede bulabiliyorum. Şu an üzerinde çalıştığım Likya’nın Atları da böyle bir sürecin sonunda ortaya çıktı ama sanatçı ürettiği sürece bu kaynaklardan beslenebilir diye düşünüyorum. Yoksa üretmeden günün birinde ilham gelmesini bekleyerek geçecek bir süreç pek bana göre değil. Bir sanatçının en büyük ilham kaynağının yine kendisi olduğunu düşünüyorum sürekli okuyan araştıran farkındalığını ve algılarını geliştiren bir sanatçının üretmemesi mümkün değildir. Gerek toplumsal olaylarla gerekse doğayla ve tarihle olan ilişkisi sanatçının entelektüel birikimiyle birleşince ancak bir sanat eserine dönüşebilir diye düşünüyorum. Yoksa alt yapısı olmayan işler ortaya koymak bana göre kalıcılıktan yoksun işlerdir.

 

3) Varsa, sizi etkileyen sanatçılar kimlerdir?

Bir heykeltıraş olarak tabii ki birçok ustadan etkileniyorum hala zaman zaman kaynaklardan açıp tekrar tekrar bakıyorum Tabii başta benim için büyük usta Rodin var. Dönemsel olarak daha sonra Henry Moore ve Alberto Giacometti benim için önemlidir. Yine bizden Ali Teoman Germaner, Kuzgun Acar ve Mehmet Aksoy benim hala hayranlıkla izlediğim sanatçılardır. Tabii sanatçının kendi kimliğini oluştururken bu ustaları hayatlarını yapıtlarını incelemesini çok önemli buluyorum. Dönemleri itibariyle imkansızlıklar içinde büyük işler yapmış ustaların tutkuları beni çok etkiliyor. Çünkü heykel hem fiziki açıdan hem ekonomik açıdan zor sanat ama her şeye rağmen üç boyutun peşinden gitmek ancak böyle bir tutkuyla mümkün oluyor.

 

4) Kaleiçi Oldtown Festivali sırasında “göç” ile ilgili enstalasyonunuzu izledik, bir toplumsal olaya vurgu yaptınız, Antalya Kültür Yolu Festivalinde de izlediğimiz Likya atları serisinde ise bambaşka bir çizgide dikkat çektiniz Bu çalışmalarınızla mesajlarınızın doğru yerlere ulaştığını düşünüyor musunuz?*

Festivalleri önemsiyorum sanatın ve sanatçının böyle zamanlarda izleyiciyle bütünleştiğini düşünüyorum. Bu sene Old Town festivalinin genel teması göç idi. Ben de bu temaya uygun metal bir heykel yaptım. Kinetik enstalasyon dediğimiz bir tarzda yapıldı bu çalışma. Boşlukta sallanan insan silüetleri şeklinde kesilmiş metal levhalar sallanırken hem birbirine çarparak ses çıkarmakta hem de hareket algısını kuvvetlendirmekteydi. Oldukça ilgi gördü insanlar zaman zaman içinden geçti kimisi oturdu izledi. Fotoğraflayanlar kısa görüntülerle video oluşturanlar oldu. Şimdi bu çalışmayı daimî sergi yeri olacak olan Türkan Şoray kültür merkezine taşımak için uğraşıyoruz. Kültür yolu festivalinde de Likya’nın Atları projemle yer aldım bu seri heykel projem Antalya Nekropol müzesinde sergilendi konum ve düzenleme itibariyle çok başarılı oldu. Müzeyi gezen insanlar son salonda Likya’nın Atlarıyla karşılaştı. Âdeta tarihsel bir yolculuk içinde çağdaş sanatın eserleriyle bir karşılaşma gerçekleşti

 

5) Likya Atlarından bahsedebilir misiz? Neden  Likya? Neden Atları?

Likya’nın Atları benim özel bir proje. Proje diyorum çünkü bir dizi heykelden ötesi var bu sergide. Yaklaşık 2 yıldır üzerinde çalıştığım bu seri heykel projesi aslında yalnızca atlar ya da tarihi bir metin üzerine kurulu değil. Alt metinlerinde atlar üzerinden metaforik anlamda özgürlük kavramının irdelenmesi söz konusu. Kimi zaman durgun kimi zaman hırçın duruşları ve formları itibariyle tarihin derin sayfalarından kopup gelmiş gibi gözükseler de günümüz insanın sahip olduğu özgürlüğü ve kalabalıkta yalnızlaşan bireyi ele almakta bir yönüyle. Likya gibi bu önemli ve özel uygarlığın bir parçası olan atları farklı bir bakış açısıyla ele almaktı derdim. Varlıklarıyla bu uygarlığın en önemli parçalarından biri olan atların tercihi değildi aslında bunca savaşa girmek bunca yükü taşımak. Onlara insanoğlunun dayattığı bir misyonun sonucu olarak sürdürdüler hayatlarını. Tıpkı günümüz insanında tam da içinde bulunduğu durum gibi özgürlükleri tartışılır durumda. İdeolojiler yönetimler toplumsal yapılar insanın kendini gerçekleştirmesine ne kadar izin vermekte. Temelde özgür olduğunu savunan ya da düşünen insan ne kadar özgür. Bu proje serginin alt metinleri bu sorular üzerine kurulmuştu. Özgürlüğün ve asaletin simgesi olan atlar üzerinden güncel bir bakış açısıyla harmanlanmış bir anlatımdır Likya’nın Atları.

(Sanatçının Kültur Yolu Festivali kapsamında Nekropol Muzesindeki sergisinden aşağıdaki bağlantıda)

https://www.instagram.com/share/reel/BBIk1k-mVA

 

 

6) Aynı zamanda Belek Üniversitesinde öğretim görevlisisiniz, genç heykeltıraşlara önerileriniz, heykel sanatını seçmiş gence mesajınız ne olur?

Evet bir heykeltıraş olarak hayatımı sürdürürken bir yanım akademisyen. Akademiyi ve sanat eğitimini çok önemsiyorum. Her öğrencimi denize atmayı başardığım bir deniz yıldızı olarak görüyorum. Bir taraftan heykel ve sanat eğitimi tecrübelerimi aktarırken diğer taraftan sanattan beslenen farkındalığı yüksek bireyler olmaları için çabalıyorum. Her birinin sanatla uğraşmaları yada heykel yaparak hayatlarını sürdürmelerini beklemek pek doğru olmaz sonuçta hepsi hayatlarını ve gidecekleri yönü kendileri seçecek ama ne olursa olsun hangi mesleği seçerlerse seçsinler sanatın hep yanlarında olmalarını ve ondan beslenmelerini tembihliyorum. Tabii aralarında heykele merakı olanlara elimden geldiğince destek olmaya çalışıyorum. Onlarla atölye harici müze gezilerine ve galerilere gidiyoruz. Bu işi meslek olarak yapmak isteyenlere kendi atölyemde staj imkânı tanıyorum. Heykel meslek olarak ülkemizde henüz tam olarak hak ettiği yeri bulmuş değil o sebeple mezun olduklarında karşılaşabilecekleri şartlara şimdiden hazırlamaya çalışıyorum

 

7) Her sohbet yazımda olduğu gibi yerel yönetimlerin heykele bakış açısı  ve şehirlerimizin heykellerle buluşmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yerel yönetimlerin heykele bakış açısı maalesef bizim kanayan yaramız. Her ne kadar her fırsatta yazıp çizsek de bugüne kadar pek bir şey değişmiş değil. Yerel yönetimlerin heykele bakış açısı parklara yapılan önemli isimlerin büst mask yada figürlerinden öteye geçemedi maalesef elbette bir kaç istisna vardır ama genele baktığımızda parklar meydanlar bu tarz işlerle dolu. Halbuki Avrupa’daki birçok kentte olduğu gibi tarihi figürlerin yanında sanatçıların özgün tasarımı olan çağdaş sanat eserlerini de meydanlarda görebilsek. Bu hem izleyici hem de sanatçısı bakımımdan çok önemli heykeli ve çağdaş sanatı çok geç tanıyan ülkemiz insanı için bu tarz girişimleri önemsiyorum. Belki başta ne olduğu anlaşılamıyor gibi gözükse de izleyicisini düşünmeye ve araştırmaya sevk edecek bu çalışmalar toplumun gelişmesine de yardım edecektir. Bu bağlamda yerel yönetimler bünyesinde oluşturulmuş komisyonlar himayesinde gerçekleştirilecek çağdaş sanat eserleri kentin kültürel gelişiminin bir parçasıdır. Umarım gelecek zaman diliminde yerel yönetimlerimiz çağdaş sanatın meydanlara inmesi bakımından daha duyarlı olur. Kent meydanları yalnızca tarihi figür ve anıtlarla değil çağdaş heykellerle de anılmalıdır. Bunun en güzel örneği sempozyumlarda yapılan heykellerin parklarda yer almasıdır.

8) Yukarıdaki sorunun devamı, bu durumda kamusal alanda heykel yapmak ve yaptırmak konusuna bakışınız?

 

 

 

Kamusal alanda heykel yapmak ve yaptırmak birtakım bilgileri ve donanımları gerektirir. Bu konuda maalesef ülke olarak eksiğimiz çok. Sosyal medyada ucube olarak karşımıza çıkan birçok heykeli hepimiz görmüşüzdür. Bir meydana, bir parka, bir bina önüne bir heykel projesi yapmak için birçok kriteri göz önünde bulundurmalısınız. Yapmış olmak için yapılan işler kent estetiğine büyük zarar vermektedir. Öncelikle siparişi veren kurumun bunu projelendirecek ve denetleyecek bir komisyonu olmalıdır. Eser yapılmadan önce kentin ve alanın dokusu iyice irdelenmeli iklim ve coğrafi etmenler göz önünde bulundurulmalıdır. Yapılacak olan çalışma eskizler teknik çizimler ve maketlerle desteklenmelidir. Gerekirse yetkin mimarlar ve peyzaj mimarlarından destek alınmalıdır.ve tüm sürecin orijinaline uygun biçimde üretildiğini kontrol edecek bir heyet tarafından takip edilmelidir. Yoksa örneklerine sıkça rastladığımız açılış törenlerinde örtü kaldırıldığında hayal kırıklığı olan işler meydanlarımızda durmakta

9) Yeni projeleriniz var mı, nelerdir?

Yeni projem bir anıt projesi olacak. Kültür yolu festivali sergimde sayın valimiz Hulusi Şahin’in de destekleriyle bir heykelimin 6m boyunda büyüterek Likya yolu başlangıç noktası anıtı olarak yapılması söz konusu oldu. Bu proje beni oldukça heyecanlandırdı nasıl ki Çanakkale’de Truva Atı kentin simge formlarından biri oldu Anakayamızda da Likya uygarlığıyla bütünleşecek bir heykel bölgenin tanıtımına oldukça katkısı olacaktır. Yakın zamanda çizim ve maketlerine başlayacağım heykelimi sayın valimize ve il kültür müdürlüğümüze sunacağım. Bir aksilik olmazsa 2025 yılı içinde tamamlamış ve yerine dikmiş olacağız. Bunun haricinde sergiler ve fuarlar için işler üretmeye devam etmekteyim

 

Cem bey, bu değerli sohbet için çok teşekkürler, kaliteli ve özenle yapılmış, özenle seçilmiş  sanat eserleri ile daha çok buluşabilmek  umudu ile.

Katılımınız için tekrar teşekkür ediyor,  çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Cem Güney Çevikbaş İletişim

https://www.instagram.com/cemguneycevikbas?igsh=bHVuZnVrMnhwcDRt

 

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı.

Yorum Yaz


En fazla 500 karakter. 500 karakter kaldı.