Gönüllü Yazar/Paylaşımcı - Leyla İrten


 

Antalya’da Mini Galeri Dizisindeki bu yazının konuğu; Himmet Öcal

Antalya’daki Sanat ve Toplum “Düşünce Lider”lerinden…

Şehrin Sanat Ortamının Neredeyse Her Alanında…ve bu şehirden Türkiye’ye önemli bir Sanat Elçisi.

Önceki yazılarımda sıkça değindiğim, sihirli bir sanat destinasyonu, sanat durağı, kocaman bir kültür sanat “hazinesi” olan Antalya’nın sanat galerileri yazı dizimin bu seferki konuğu Antalya’da 42 yıldır başta turizm sektörü olmak üzere kurumsal firmaların, yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının amblem-logo çalışmalarını sürdürmekte ve görsel tasarımlarıyla marka yaratmakta olan Himmet Öcal. 1974 yılında A. E. F. Resim Bölümü’nden mezun olmuş, kendi web sitesinde (https://himmetocal.com/) yer alan şu satırlar, kendini sanata adamış Himmet Öcal’ı çok net ifade ediyor  “Sanat dolu bir hayattan hiçbir zaman kopmamış, Antalya’nın ilk özel sanat galerisini kurmuş, bugüne kadar birçok ünlü sanatçının eserlerinin sergilenebilmesini sağlamıştır. Üniversitelerde grafik eğitimine katkı sağladığı yıllar boyunca öğrencilerinin, sahibi olduğu baskı merkezinde uygulamalı eğitim almalarını sağlamış; onların piyasaya çok daha donanımlı olarak atılmaları için çaba harcamış, eğitimci kimliğinden vazgeçmemiştir. Amblem logo çalışmalarının yer aldığı “29 yıl” isimli bir kitabı yayınlanmıştır.”

Himmet Bey, çok yönlü bir sanatçı ve deyim yerindeyse sanat “gönüllü”süsünüz.

Gönüllü olmak öyle sıradan bir durum değil, gönüllü olmak sevmekten, sempati duymaktan öte, üzerinde durulan konuya kafa yormak, hayalini kurmak, ortamını hazırlamak ve en nihayetinde de ortaya somut çıktıları koymak demek özetle; gönüllü olmak; salt “sevmek” değil. Hep bahsettiğimiz gibi sosyal sorumluluk projelerindeki gönüllülük, böyle bir durum. Üzerine hayal kurulanı, elle tutulur hale getirmek.

Himmet bey, sanatın, görsel sanatların etrafında gerçekleştirdikleriniz çok etkileyici; her ne kadar konumuz galerilerse de, Himmet Öcal Sanat Galerilerinden önce; sizinle sohbetimize uzmanı olduğunuz “Marka yaratmak”la  başlamak istiyorum.

Bu yöndeki görüşleriniz bu yola yeni çıkanlar için bir rehber niteliğinde olacaktır diye düşünüyorum; marka yaratmak aynı zamanda bir fikri ete kemiğe büründürmek gibi değil mi? Bir marka yaratımında size verilen brief (ön özet bilgi) mi sizi yönlendirir (markanın pazardaki yeri, anketler, marka sahibinin hayalleri vs) yoksa sizin tarafsız pazar araştırmanız, ürünün/markanın çağrıştırdıkları, kendi görüşleriniz vs.? mi? Bu konu önemli; aslında biraz da sorunlu bir durum var bu konuda. Bütün meslektaşlarımızın sorunu, bir kurumu temsil edecek logoyu ortaya koyalım derken, aslında belki de konu üzerinde derin bilgisi olması gerekmeyen marka sahibinin, en sade anlatımı ile, markanın hikayesini anlatacak bir afiş isteğine paralel işin sığ tarafında kalması. Bununla neyi ifade ediyorum; amblem soyut bir form, adeta heykel benzeridir. Hangi yönünden bakarsanız bakın sağlam durması gerekir. Tasarımını yaparken, 3D, üç boyutlu olarak adeta beyninizde dolaştırmanız gerekir; dolayısı ile salt bir afiş yaratma fikrinden markayı canlandırmaya gitmek gerek. Antalya’dan bir örnek vermen gerekirse; Akdeniz Sağlık Vakfı’na yaptığım logo çalışmasıdır.  Prof. Tuncer Karpuzoğlu’nun talebi üzerine ortaya koyduğumuz çalışmada; talep eden ve bu talebi karşılayan taraf olarak benim geldiğimiz ortak nokta onların talebi olan aslında bir afiş iken, onlarla yaşayacak bir logo tasarımı oldu. Antalya’da da, müşterilerimi de bu konuda eğitmem de gerekti, müşterilerime önce kendi taleplerini kağıda dökmelerini isterim. 3 farklı, soyut kavramlı, harf kavramlı, işini temsil edebilecek herhangi bir formla (örneğin tarımcıların çoğunun kullandığı tarımı çağrıştıran bir sembol/formla, tohum olur, fidan olur, fide olur) bu şekilde eğilimini tespit etmekle başlar ve onu olgunlaştırırım. Devamında da bu subjektif çalışmanın başkaları ile tartışmaya açılması yerine kendilerinin bu çalışmalara karşı taşıyacakları hislerinin önemini vurgularım. Bir marka yaratmak bir süreçtir. Çıkan tasarım üzerinde hemfikir olmak ve lanse etmek etabına gelene kadar, tasarımcı ve müşteri sürekli fikir alışverişinde bulunur.

Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada özellikle “post Korona- Korona sonrası” tüm sektörlerde olduğu gibi sanat alanında da bir başka uyanış oluştu gibi; “çevrimiçi” müzayedeler, “çevrimiçi” sergiler vs. derken bir tık’la ulaşılabilen dünya sergileri, müzeleri karantina dönemine adeta damga vurdu. Öyle ki, bu “çevrimiçi” olma hali neredeyse alışkanlık yarattı ve toplantıların vs. örneğin, “zoom” üzerinden aynı anda kendi ortamında bulunan birçok kişiye ulaşılarak gerçekleşmesi yaygınlaştı. Hatta, üstünde gömlek altında ev kıyafeti ile ciddi konuşmalar yapan insanlarla ilgili görüntüler bile girdi hayatımıza. Bunca teknolojik gelişmeden sanat da elbette payını aldı.

Himmet bey bu Korona sonrası dönemde sanatla ilgili; önce ve sonrayı çok iyi tahlil edebilecek bir kişi olarak günümüzdeki sanat galerisi tanımını siz yapar mısınız? Son 3 yılda geçirdiklerimiz sonrası, eğer sanat da bu gelişmelerden etkilendi ise; bir sanat galerisi nasıl olmalı, ve bu yeni dönemde sanat galerisi sahibi yaklaşımı nasıl olmalı?

Korona dönemindeki çevrimiçine dönüşümde; elimizdeki mobil telefonların, bilgisayarların, tabletlerin nereye evrilebileceğini anlamış olduk. Sanatın çevrimiçine dönüşmesi ile sanat eserinin dijitalde dahi işlem gördüğünü fark edince, sanat eserlerinin değeri daha da dikkat çekti; dolayısı ile, çevrimiçi ile; önceden davetiye ile sınırlı sayıdaki izleyenler ulaşırken, çevrimiçi ile lokasyon ya da çoğu durumda mümkün olanın daha üstünde kişi sayısına ulaşılabildi. Çevrimiçinin faydası oldu, kesinlikle. Galerilere gelince; büyükşehirlerdeki galerilere baktığımızda apartman dairelerinden dönüştürülen galerilerin, bu konuya ilgi duyup galeri sahibi olmayı isteyen kişilerin açtığı galerin de zaman içinde, karşılaşılan ekonomik engeller nedeni ile farklı uygulamalara gitmeye başladıklarını görüyoruz. Günümüzde birçok galeri duvar kiralamaya gidiyor artık. Toparlamak gerekirse, ilgi alanım gereği, davetiyesiz, dijitalde duyurulan, katalogsuz, duvar kiralayarak yapılan sergiler konusunda ne yazık ki olumlu konuşamam; sanatçı değer görmediği bir yerde yetişemez. Galeri sahibi nasıl olmalı; galericinin serası sanatçı ise, galerici değerli sanatçısına iyi yaklaşmak, eserlerine iyi bakmak zorundadır. Her sergimde, sanatçıya eserlerine önem verdiğimi hissettiririm. Hiçbir kimse bir sergiyi salt, resimleri getir bir araya toplamak diyerek basit bir işlem sanmasın. Arka planında çok ciddi bir hazırlık süreci var, sanatçının şehir dışından gelecekse, ulaşımı, konaklaması, açılış kokteyli, sergi kataloğu detayları da cabası. Daha önceleri açılış sonrası sanatçı söyleşilerine mutlaka yer verirdik. Kendi galerimi bu değerlere dikkat ederek, oluşturduğumu söyleyebilirim. Diğer yandan çevrimiçi sergi vs. olumlu yanları yanı sıra; galerilerin gelir kaybına da yol açtı o da net. Son dönemde birçok galeri de kapatmak zorunda da kaldı maalesef. Biz butik kalmaya devam ediyoruz ancak ilerisinde çağa ayak uydurmak olasılıklarını tabii ki gözden geçirmekteyiz. İleride bir müze haline getirmek de diğer olasılıklardan biri tabii.  Bir galeriyi besleyecek gelir olmalı. Antalya’da sanayiciyi, turizmcileri bu yönde çekmek çok kolay değil ne yazık ki. Antalya’da maalesef hala otellerin çoğu orijinal eser satın almıyor. Geleceği okumadan, çok sade bir anlayışla “fideyi yetişeceği ortama dikmek gerekiyor” demem gerekiyor. Ortamın uygun olması çok önemli. Ortamın gerekli olgunluğa ulaşması çok önemli.

Sanatçı ve sergilenecek eserler ile ilgili belli kriterleriniz var mı?

Kesinlikle var; özgün ve yaratıcı eserleri olan, önceden solo sergiler açmış olmaları da bir kriter.

Galerinizle ilgili ulusal, uluslararası hedefleriniz var mı?

Yabancı sanatçılara galerilerimizi (‘ Azerbaycan’dan, Almanya’dan) açtık, Büyükelçiliklerine de galeri anlamında ev sahipliği yapmaktayız.  bu arada Uluslararası Sanatçılar Birliği adı ile yeni bir oluşum ortaya koyduk. Sanatın gerçek ortamı Ankara ve İstanbul gibi algılanıyor, diğer yandan akademisyenler ve olmayanlar gibi bir ayrım mevcut. Bu birlik bünyesinde tüm Türkiye’den birçok sanatçıyı topladık. USB (Uluslararası Sanatçılar Birliği)

Antalya’da resim sanatına ilgiyi siz nasıl buluyorsunuz?  

Çok daha önce resim almak isteyen, koleksiyonunu zenginleştirmek isteyenlerin koleksiyoner kimliği ile bize danıştığı da oluyordu. Bu arada biz galerimizden her sattığımız esere de ayrıca bir sertifika vermekteyiz. Değerlendirmesi, eserin/sanatçının piyasa kabulü değerlendirmesini de belgelendirirken, orijinalliği konusunda da danışmanlık yapmaktayız. Bu konuda güvenilir olmak büyük bir onur. Şu anki duruma genel bakılırsa öncelikle değinmem gereken; resim yapmaya çok ilgi var “kendi resmimi ben yapayım” şeklinde düşüncelerle resim yapan resim severler de ciddi sayıda; resim kursları da arttı, buna kesinlikle karşı değilim, ancak; ancak resim üzerine verilen eğitim ortamlarında beklenen kalitenin sağlanabildiğinden emin değilim. Bu ortamlarda ders verenlerin de çok dikkatli davranmaları gerekiyor kanımca. Öğretmenler olumlu eleştirilerin yanı sıra öğrenciye eksiklikleri de söylemeleri gerekir. Resim kursu öğretmenleri; önce malzemeyi kullandırmayı, teknik çeşitlemesini öğretmeli,; tekniği kavramasını öğretmek için röprodüksiyonları yaptırmalı, sonra düşünce veya objeyi önüne koyup desenini yaptırmalı, ışık değerlerini gözü ile görmesini (çizgi, desen, renk, ışık) öğretmeli. Eğitimi veren kuruluşlar da saptanan programların layığı ile getirilmesini sağlamalı ve takip etmelidirler.  

Galerinizle koleksiyonerlere ulaşıyor musunuz?  Koleksiyonerler Antalya ‘da beklediklerini bulabiliyorlar mı?

Koleksiyonerler Istanbul’dan resim almayı seviyorlar ama çoğu sanatçı da Antalya’daki sergilerinde resimlerini, galeriye de destek vermek amaçlı daha indirimle satmaktalar, sanatçıyı iyi takip etmek gerekmekte desek yerinde olur. Galerimizle, “koleksiyoner” haline dönüştürdüğümüz resim severler var, onu da belirtmeliyim.

Yapay Zeka ile üretilen sanat eserleri desek?

Yukarıda “Covid 19” sonrası ie ilgili paylaşımlarınızın devamına yeni bir gelişmeyi de burada kısa da olsa birlikte gözden geçirebiliriz; Artificial Intelligence(AI) – Yapa Zeka (YZ) ile bilindiği üzere, bir çok görsel ürün, “eser” ortaya konabiliyor artık ve bu neredeyse bir yeni akım halini aldı. Öyle ki kişi tanım veriyor ve ortaya saniyeler içinde bir “edebi” veya “görsel” eser konuyor ve işin ilginci; ortaya konan eser “biricik”, “özgün” ve tamamen kişiye ait oluyor, her ne kadar beslendiği kaynak yapay zeka da olsa, fikir komutu veren kişiye ait olduğu için orijinal kabul edilebiliyor. (bkz ekteki makale https://contesti.bps.it/news/gallerie-d-arte-e-intelligenza-artificiale-nuovi-mercati, bu bağlantıda özetle, bu şekilde ortaya konmuş “eser”lerin sergilenmesinden de bahsedilmekte hatta “Artificial Imagination” https://www.smithsonianmag.com/smart-news/a-new-exhibition-seeks-to-answer-the-question-will-ai-generated-art-help-or-hurt-creatives-180981081/

San Francisco’daki bir galeride (ekteki bağlantıda yer alan 7 Kasım 2022 tarihli makalede detayları yer almakta) yapay zeka kullanarak sanat eserleri ortaya koyan sekiz sanatçının eserlerinden oluşan bir sergiye yer verildiğinden söz edilmekte.

Himmet Bey sizin bu konudaki görüşlerinizi alabilir miyim? Bu konunun nereye evrileceğini kestirebilmek şu an için zor gözüküyor; belirttiğiniz gibi yurtdışı örnekler var, Türkiye’de de bu şekilde gerçekleşen sergiler de dikkat çekmekte.  İstanbul’dan Anna Laudel galerisindeki örnekler, Refik Anadol’un çalışmaları gibi;

Ancak bu konuda değerlendirmede hangi kriterlerin dikkate alınacağı konuları henüz çok da net değil. NFT olgusu daha tam oturmamışken, bu da ciddi bir yeni dönem sanat gerçeği olarak önümüze çıkıyor. Bana da eserlerimi NFT ye koyma konusunda yaklaşımda da bulunuldu, bir süre sonra bu girişimde bulunmayı planlıyorum. Antalya’da da bu alanda az sayıda da olsa çalışan arkadaşlar bulunmakta.

Tüm bu konuştuğumuz gelişmelerin ve görüşlerinizin ışığında;

Antalya’da galerinizin, diğer galerilerin gelişmesi için önerileriniz var mı?

Orkun Ozan Sanat Galerileri’nin kendine has olmalarını hedefledik. Ana galeri binamızın (Himmet Öcal-Orkun Ozan Sanat Galerisi dizaynı ideal bir galeri olması planlanarak tasarlandı. Himmet Öcal Khan Sanat Galerisi’nde de titizlikle çalışıldı, eserlerin bir otel lobisinde sergilenmesi gibi değil de bir galerinin otel lobisi gibi algılanması desek yanlış olmaz, eserlerin yerleşimi, sensörlü aydınlatma vs. gibi hassas noktalara dikkat edildi. Örneklemek isteyen bazı otellerin de bu konuda hassa yaklaşmasını öneririm. Eserlerin sergilenme alanlarının ve yöntemlerinin çok ince detayları ile ele alınmaları esastır.  Hiçbir zaman yaptığım işle ilgili başka galerileri, galeri sahiplerini, rakibim olarak düşünmedim, kendi kendimin rakibi olduğumu düşünürüm daima. Yeni açılan tüm galerileri ziyaret ederim ancak birçoğu davetiye gönderdiğim halde gelmemişlerdir. Bu şehre ait festival olan Altın Portakal sırasında Kaleiçi’nde birçok dükkanı sanat galerisine dönüştürmek 15 gün boyunca sanata yer vermelerini sağlamak gerekir düşüncemi dile getirmek isterim. Bu şekilde; insanlar sanata galerilere alışırlar. İnsanlarımız yapay ortamlardan kurtularak sanatı gerçek günlük hayatında yaşamaları gerekir. Sanata alışmak sanatla yaşamayı bilmek gerekir.

Örneğin ATSO nun AKS binası çok önemli bir atılımdır. Kaleiçi’ndeki yerinin de tekrar gözden geçirilmesi yerinde olur, bir sanat merkezine dönüşmesi için bazı önerilerim de oldu.

Aslında; belki sadece galeriler için değil bu değerli şehirle ilgili özet görüşüm şu olabilir; Antalyalının şehrine sahip çıkması gerekiyor, bunu belirtmeliyim, Antalyalı şehri yaşamalı. Her şey turist için değil kendi insanımızın da bu şehri sahiplenerek, nimetlerinden de azami şekilde faydalanarak yaşaması gerekir.

Son olarak, çok önemli bulduğum bir başka sosyal sorumluluk projesine katkınızdan bahsedebilir miyiz? AYÇOV (Antalya Yetim ve Muhtaç Çocuklar Vakfı) çok önemli bir sosyal konu ile ilgileniyor, çalışmalarınızdan kısaca bahsedebilir misiniz? Aynı zamanda ANTEV in de çalışmaları dikkate değer.

AYÇOV un amacı Yetim ve muhtaç çocuklara ; beslenmeleri, eğitimleri , öğrenimleri için ayni ve nakdi yardım sağlamak , rehberlik yapmak , bir meslek sahibi olabilmeleri yolu ile topluma kazandırılmaları için yardımcı olmak ve bu amaçla açılmış kamu kurum ve kuruluşlarına gönüllü katkı ve katılım sağlamak. Bu doğrultuda AYÇOV; Özellikle gecekondu bölgelerine Çocuk Sevgi Evleri kurarak 3 – 6 yaş gurubu çalışan annelerin çocuklarına hizmet verilmesi, kırsal bölgelerinde yaşayan ekonomik ve sosyal yoksunluk içinde bulunan ailelerin çocuklarına okul öncesi eğitim verilmesidir. Bu yolla, vakfımız; çocukları sokaktan kurtararak günümüzün sokak çocukları sorununun (çocuğun sokağa düşmeden koruma altına alınması vakfın en büyük amacıdır) ortadan kaldırılmasına destek olunması yönünde hayırsever kişi ve kuruluşların yardımları yanında çalışmalarında sürekliliği sağlamak için Dünya Bankası, Avrupa Birliği, Unicef vb kuruluşlara projeler yapmakta ve hayata geçirmektedir.

ANTEV’e gelince, web sitesinden şu bilgilere ulaşmak mümkün;  (Antalya Eğitim ve Araştırma Vakfı ); ANSİAD eğitim komisyonu üyeleri (Mustafa Kıvrak, Osman Zeki Sönmez, Turhan Şahin, Himmet Öcal, Osman Vural) önerileri ile 25 Hayırsever tarafından 30.09.1992 tarihinde kuruldu. ATSO (Antalya Ticaret ve Sanayi Odası), ANSİAD (Antalya Sanayici ve İş İnsanları Derneği) ve ATB (Antalya Ticaret Borsası) kurumsal üyelikleri ile Vakıf güçlendirilmiş. ANTEV ile de üniversiteli gençlere burs sağlanması konusunda çalışmalar yapmakta ve bu yönde projeler ortaya konmakta.

Daha önce de üzerinde ısrarla durduğum gibi; Sanatın hangi ucundan dokunuyorsa bir kişi; ciddi büyük hayalperest, ama sıradan sözlük anlamı ile değil, yaratıcı beyinle büyük hayalperest değil midir? Ve herkesin harcı değildir, sanata gönül vermek, sanatla uğraşmak için neler ve nelerden vazgeçmek. Önemli karardır; “hayatımı sanata adayacağım” demek… Sanata, ev sahipliği yapmak kararı, yani ihtişamlı sanat dünyasında; sanatsal çıktıları bir araya toplayarak onları sanatseverle buluşturmak kararı da öyle her sanata gönül vermiş kişinin cesaret edebileceği bir durum değil sanki…

Himmet Bey, bu çok değerli söyleşi için teşekkürler, çalışmalarınız Antalya için çok değerli.

Çalışmalarınızda başarılar diliyor ve takipte kalıyorum,

 

Yazıda sanatçı ile ilgili geçen diğer web siteleri ve  Himmet Öcal Sanat Galerileri ile ilgili  iletişim bilgileri aşağıdaki gibidir;

Himmet ÖCAL Orkun Ozan Sanat Galerisi. Milli Egemenlik Caddesi, 40. Sokak, No:36, Muratpaşa / ANTALYA. Telefon: +90 (242) 248 38 52

AYÇOV, Antalya Yetim ve Muhtaç Çocuklara Yardım Vakfı, Meltem Mah. 3808 Sok No: 2 / Antalya,+90 242 237 33 51 

ANTEV;  Antalya Eğitim Ve Araştırma Vakfi, https://antev.org.tr/, Meydankavağı, Atmaca İş Merkezi C Blok No: 74 K :1 D :5, Perge Blv. No:56, 07200 Muratpaşa, Antalya, Tel: 0242 322 97 97 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı.

Yorum Yaz


En fazla 500 karakter. 500 karakter kaldı.