Çok sevdiğim bir sanatçı dostumun  gravür baskı tekniği kullanarak  resimler üretmeye başladığını görünce , günümüzde  az sayıda örneklerine rastladığımız bu resim tekniği ile ilgili yazmak istedim.

Kısaca özgün baskı tekniklerininden bahsederek başlamak daha aydınlatıcı olacaktır. Özgün baskı dört ana gruba ayrılır; yüksek baskı , şablon baskı , düz baskı ve çukur baskı. Çukur baskı gravür , düz baskı litografi, şablon baskı serigrafi, yüksek baskıda da linol ve ahşap baskıyı ifade eder. Her baskı tekniğinin kendine özgü bir uygulama şekli vardır. Sanatçı önce oluşturacağı görüntünün eskizini çizer, ardından yapılacak eskizi , tekniğe uygun olacak şekilde uygulamada kullanacağı kalıba işler.

Tarihsel gelişimine bakmak gerekirse , M.S. 105 yılında Çin’de kağıdın bulunmasıyla beraber baskı da  teknik olarak uygulanmaya başlanmış.Bu dönemde geliştirilen yüksek baskı   ( tahta baskı ) tekniği Uzak Doğu’da bir tür yayma, çoğaltma aracı olarak kullanılmış. Tahta baskı özellikle 7. ve 8. Yüzyıllarda Çin’den Japonya’ya giden keşişler tarafından dinsel propaganda amacı olarak işlevsellik kazanmış. Buna en iyi örnek ağaç baskı tekniği ile Budist rahipler tarafından yapılmış olan ve bugün resim dili ile üretilmiş ilk yazılı eser olarak nitelendirilen  “ Diamond Sutra Öğretisi “ adlı kitaptır. Diamond İngilizce’de elmas , Sutra ise dini bilgi , vaaz anlamına gelmektedir. Yedi Sayfadan oluşan , 30x75 cm ebatlarındaki kitabın altı sayfası Buda’nın ağzından müritlerinden biri olan Subhuti’ye söylediği sözleri içerir. Son sayfasında ise Buda’nın müritleri ile konuşurken betimleyen bir ahşap baskı resim bulunmaktadır.

 

 

 

“Diamond Sutra Öğretisi”

Ağaç baskının uzakdoğu’da yaygınlaşarak Hindistan üzerinden Avrupa’ya geçtiği bilinmektedir. Bu sanat tekniği İtalya’da 1270 , Fransa’da 1370 , Almanya’da da 1453 yılından itibaren kullanılmaya başlanmış ve 15. Yy dan itibaren de bir çok sanatçı yaratım süreçlerinde baskı tekniğini kullanarak olağanüstü eserler yaratmıştır.

Burada örneklemek istediğim ilk isim ,  derin hayranlık duyduğum Albrecht Dürer (1471-1528). Gravür baskı tekniğini farklı uygulamalarla geliştirip, aynı zamanda baskı resimlerinin fiyatlarını da düşürerek  sanatın  sadece kilise ya da zengin kesimin hizmetinde olması geleneğini yıkarak  , orta sınıf ailelerin de satın alabilmesini sağlamıştır.

Melancolia

Dürer özgün baskı resimlerinden biri olan bu eserinde, kimi sanat tarihçiler tarafından Melankolinin vücut bulmuş halini simgeleyen bir meleği resmetmiştir. 20. Yüzyılın ünlü sanat tarihçilerinden Ervin Panofsky ise bu çalışmanın Dürer’in psikolojik bir otoportresi olabileceğini öne sürmüştür.Son derece ince , detaylı bir teknikle bakır üzerine çalışılan bu özgün baskıda Dürer melankoliyi metaforik bir anlatım dili ile işlemiştir. Oldukça sıkkın bir ifadeyle betimlenmiş olan meleğin elinde yaradılışı ya da mantığı temsil ettiği düşünülen bir pergel , elbisesinin yanından sarkan anahtarlar , ayağının yanında bir para kesesi ve hemen arkasında da melankolinin fiziksel bir tepkisi olan kabızlık için kullanılan lavman aleti bulunur. Meleğin  hemen yanında da sanatta yaygın olarak kullanılan , Putto olarak adlandırılan  figür bulunmaktadır.

Albrecht Dürer, Rembrandt, Jacques Collot, Francisco Goya, William Turner, Edgar Degas, Picasso gibi farklı dönemlerde yaşamış nice sanatçı özgün baskı tekniklerini  geliştirerek kullanmış ve bugün sanat tarihinde yerini almış sayısız eser üretmişlerdir.

Ülkemizde baskı resmin gelişip yaygınlaşması ne yazık ki zaman almıştır. Ali Sami Boyar (1880-1967) asitli yedirme tekniğini uygulayan ilk Türk sanatçıdır. 1936 yılında Güzel Sanatlar Akademisi bünyesinde Leopold Levy ve Sabri Berkel’in  gravür atölyesini , 1960 senesinde de Mustafa Aslıer’in öncülük ederek Tatbiki Güzel Sanatlar’da  metal ve taş baskı atölyesini kurmalarıyla , süreç içinde bizde de yaygın olarak uygulanmaya başlanmıştır. Mustafa Aslıer , Devrim Erbil , Özer Kabaş, Süleyman Saim Tekcan , Ergin İnan, Berna Türemen  baskı tekniği ile eserler üretmiş olan sanatçılarımıza verebileceğim bir kaç örnek…

Bu yazımı  bir çok sanatçıya ve baskı atölyelerinde üretim yapan zanaatkara esin kaynağı olmuş olan ressam, şair Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun  1958 senesinde kağıt üzerine yapmış olduğu  taş baskı çalışması örneği ile bitirmek istiyorum. Elbette  Eyüboğlu’nun adını anınca yazdığı  , hepimizin çok iyi bildiği bir şiirine yer vermeden  bitirmek olmaz.

 

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere  sağlıkla , erinç içinde kalın…

 

 

 

 

KARADUT

Karadutum, çatal karam, çingenem 
Nar tanem, nur tanem, bir tanem 
Ağaç isem dalımsın salkım saçak 
Petek isem balımsın ağulum 
Günahımsın, vebalimsin. 
Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan 
Yoluna bir can koyduğum 
Gökte ararken yerde bulduğum 
Karadutum, çatal karam, çingenem 
Daha nem olacaktın bir tanem 
Gülen ayvam, ağlayan narımsın 
Kadınım, kısrağım, karımsın.