Yeni bir yıla girdik…ilk ayını bitirmek üzereyiz…ve 2020 başladığından bu yana maalesef hem ülkemiz hem de dünya gündemi çok çok yoğun. Ekonomik, politik bir çok ulusal, uluslararası konunun yanı sıra, depremlerle sarsılıyoruz. Bu gerçekle karşılaşmış, yakınını, evini barkını kaybetmiş, ülkenin farklı noktalarında o korku dolu saniyeleri yaşamış tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyor, başsağlığı dileklerimi iletmek istiyorum. Benzer faciaların yaşanmaması için deprem kuşağında bir ülkede ne önlem alınması gerekiyorsa, hepsinin yerine getirilmesini diliyorum.
Bir başka gerçek; hayat geride kalanın durup düşünmesine çok da fırsat vermiyor, akıyor. Yaşam enerjimizi toplayıp, kaldığımız yerden devam etmemiz gerekiyor.
Kültür sanat; net gerçeklerin yanında insanın moral bulmak, ayakta kalmak için sığınacağı, o enerjiyi bulacağı liman değil mi? Güzel bir resim, duygulu bir ezgi, iyi kurgulu bir film, tarihin içinde gezmek… tüm bunlar bizi yeniden ayağa kaldırmıyor mu? Bir sergi, bir konser, bir müze, kim olduğumuzu, neler yapabileceğimizi, geçmişte yaşananların bugünün ipuçları olduğunu bize hatırlatmıyor mu?
Her şeye rağmen; bu dünyayı, hayatı daha yaşanır kılan bu iki güzelliğe dikkatimizi verelim diyorum.
Deniz, kum, güneş çok güzel, yine gelecek ben(!)
2019’un son yazısında Sevgili Yavuz Ali Sakarya ve Antalya Kent Konseyi Kültür Sanat Çalışma Grubu’nun etkinliklerine bir göz atmıştık birlikte…bu kentin kültür sanat otoriteleri ile söyleşilerim devam edecek. Araya; bazı küçük bilgi alışverişi ile beyin fırtınası egzersizleri almak da iyi gelir diye düşündüm
Hepimizce malum; her yeni yıla girerken; geçmiş yıllara yönelik çeşitli konularda istatistiki bilgiler farklı kanallardan yayınlanır, ilgi alanlarımıza göre kimine dikkatimizi veririz, kimi sadece bir rakam olarak gözümüzden, kulağımızdan geçer…
Sevgili resim hocamız Okşan hanım (Okşan Haldız) ın verdiği sanat tarihi ile ilgili yarıyıl ödevini hazırlarken(!), konu ile direkt ilgisi olmasa da dolaylı istatistiki bilgilerle karşılaşınca; aşağıdakileri paylaşmam ve görüşlerinize sunmam kaçınılmaz oldu.
Michelangelo, Leonardo derken, Leonardo’nun ünlü Mona Lisa tablosunun da yer aldığı Paris’teki Louvre Müzesi ile ilgili ziyaretçi sayısı gözüme çarptı. 2019’da ziyaretçi sayısı 9.3 milyon olmuş ve bu sayı ile; dünyanın en ünlü müze ünvanını koruduğu belirtilmiş (bir önceki sene 10.2 milyon imiş, Aralık ayındaki grevler vs. ile o sayının gerisine düşülmüş, neredeyse özür dileyecek müze…) Bu arada bir de şu bilgiyi atlamamak gerek; Louvre, 8 bölümünden en yenisi olan ve 2012 de açılan İslam sanatı ile ilgili Avrupa'daki en zengin koleksiyona yönelik bölüme de sahip (kaynak: *https://it.euronews.com/)
Aklıma düştü; dünya genelinde durum nedir diye?
Dünya Ekonomik Forum verilerine göre (Statista araştırmalarını dikkate alıyorlar **); 2018 yılında dünyada en çok ziyaret edilen ilk 10 müze arasında Türkiye’den hiç bir müze yer almıyor. Anlaşıldı…da bizim içimizde durum nedir deyince de aşağıdaki verilere ulaşmak zor olmadı Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü sitesinde yer alan 2018 yılında en çok ziyaret edilen 10 müze ve ziyaretçi sayıları dikkatimi çekti, 2019 yılına ait verilere de sanırım önümüzdeki dönemde ulaşırız…Şöyle bir göz gezdirmek istedim;
bizim 2018 müze ziyaretçi sayıları tablosunda ilk 3 te yer alan toplam sayı sadece Louvre müzesi ziyaretçi sayısı kadar bile değil. Bu; böylesi bir tarih köprüsünde yaşayan her Türk vatandaşını ilgilendirmeli tabii…Antalya ile ilgili verilerin özeline girecek olursak, Türkiye de en çok ziyaret edilen müzeler listesine 7. sıradan sadece Aziz Nikolaus müzesinin girmiş olması da her bir Antalya’lıya soru işareti olmalı.
***
O zaman… tekrar bir başka uluslararası veriye göz atalım; Trip Advisor, Dünya Ekonomik Forum, World Atlas istatistiklerine göre dünyada en çok ziyaret edilen ilk 10 ülke arasında Türkiye (6 veya 7. sıralarda yer alıyor (sitelerinde bu sıralamalara ulaşılabilir). Evet ne kadar umutlansak ve mutlu olsak yeridir.)
Ziyaret edilmişiz…evet; “rakı, şiş kebap çok güzel; yine gelecek ben” den (deniz, kum, güneş çok güzel) öteye gidemiyoruz anlaşılan…
Konumuz kültür sanat olunca; hem de Unesco Dünya Mirası Sıralamasına(****) kalabalık bir liste ile girmiş ülkemizin layık olduğu şekli ile tanıtılması için daha uzun bir yolumuz var gibi…tabii her birimize, hele bir de kültür sanatla yakın ilgiliyiz diyen bireylersek hepimize, tabii STK lara da ciddi iş düşüyor…belki şehirler özelinde, bilinçlendirme çalışmaları, belki uluslararası işbirlikleri vs. vs. planlı her çaba verimli olacaktır.
Özetle; konumuz; müzeler arası ziyaretçi sayısı yarıştırmak değil;
Sorularımız şunlar;
1)Müze ziyaretleri; bir ülkenin tanıtımında önemli yer tutar mı?
2)Her bir şehirde yaşayan her bir birey kültürel mirası hakkında nasıl bilgi edinir?
3)Her bir şehrin her bir bireyi, kendi şehir müzesini ne kadar takip eder? Hiç değilse bir kere ziyaret etmiş midir?
4)Her bir şehir yönetimi; müzelerinin daha çok tanınması ve daha çok ziyaretçi alması için bünyesinde ne çalışmalar yapar?
Bir de tabii projeler üreten iş çevreleri var;; hani “çözümün parçası olma durumu”ndan, kültür-sanata yönelik sosyal sorumluluk projelerinden bahsetmiştik, öyle “hadi biz de bir SSP si yapalım cinsinden değil kazanılan para ile, yani iş planı paralelinde sosyal sorumluluk projelerinden bahsetmiştik. Bu noktada tabii akla önce turizmin başkenti Antalya’da faaliyet gösteren turizm çevrelerinin kültür-sanata ilişkin değerli sosyal sorumluluk projeleri geliyor. Bu projeleri öğrenebilmek, paylaşabilmek için, ilgili yetkililerle de bu köşede buluşacağız.
Sözün özü; hep birlikte düşüneceğiz!
· * https://it.euronews.com/
· **https://www.weforum.org/agenda/2019/05/the-worlds-most-visited-museums/
· ***https://kvmgm.ktb.gov.tr/TR-43336/muze-istatistikleri.html