Gönüllü Yazar/Paylaşımcı - Leyla İrten


TÜRKİYE FELSEFE KURUMU ÇOCUKLAR İÇİN FELSEFE BİRİMİ BAŞKANI NURAN DİREK FELSEFE ÜZERİNE ÖZEL BİR SÖYLEŞİ

 

Türkiye Felsefe Kurumu Çocuklar için Felsefe Birimi Başkanı Nuran Direk ile buluşup söyleştik

Sevgili Nuran Direk ile,  30.11.24 de Galeri T Buluşmasında karşılaştık. Kendisi, bir dönem değerli okulum İtalyan Lisesinde de Felsefe Öğretmenliğinde bulunmuş meğer;  Antalya'da karşılaşmak kısmet oldu.

Nuran Direk,1942 yılında İstanbul doğmuş. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirmiş (1965). Öğretmenliğe Kırklareli Lisesi’nde başlamış, 1968-1975 Antalya Lisesi, 1975-1980 Adana Erkek Lisesi, 1980-1985Galatasaray Lisesinde felsefe öğretmeni ve müdür baş yardımcısı   olarak çalışmış.  1985 yılında  Galatasaray Lisesi’nden emekli olduktan sonra Saînt Benoît ve Saînt Pulchérie Fransız  liselerinde felsefe öğretmenliği yapmış.

 

1992 yılında, “Çocuklar İçin Felsefe” alanında (9-18 yaş) çalışmalara başlamıştır.  1994 yılından beri Türkiye Felsefe Kurumu Çocuklar İçin Felsefe Birimi Başkanlığı görevini yürütmektedir.  International Philosophy Olympiad (IPO)  beş kurucu üyesinden biridir. 1997 yılından beri Türkiye Felsefe Olimpiyatlarını (TFO) düzenleme alanındaki çalışmalarını sürdürmektedir. Liselerde Felsefe Kulüplerinin kurulmasına öncülük etmiş. Çocuklar için Felsefe alanının Türkiye’de tanınmasını sağlamıştır. “Küçük Prens Üzerine Düşünmek”, “Filozof Çocuk”, “Bilgin Çocuk” ,“Çocuklarla Felsefe” ve “Gençlerle Felsefe”  gibi kitapları bulunmaktadır.

 

Hocam Antalya’da sizinle karşılaşmak çok hoş. Antalya’ da mı yaşıyorsunuz?

-Kışın Antalya’da, yazın İstanbul’da yaşıyorum. Göçebeyim diyelim. İki kentten de vazgeçemiyorum.

 

Felsefeyle nasıl tanıştınız?

Masallar ve öyküler okuyarak diyebilirim. İlkokulda her sınıfta küçük bir kitaplık dolabımız. bir de kitaplık defteri vardı. Defterde hepimizin bir sayfası vardı. Okuduğumuz kitapları oraya yazardık. Öğretmenimiz defteri bize belli etmeden izlerdi. A ma hiçbirimizi yönlendirmeye çalışmazdı. Daha sonra bize çok yakın oturan öğretmenin evindeki kitaplığa dadandım. Tarih mecmualarına merak saldım , bir de Ömer Seyfettin öykülerine,   okuma alışkanlığım hep devam etti. İlk okuduğum felsefe kitabı lise birinci sınıfta Rousseau’nun Emil adlı eseridir. İstanbul Kıız Lisesinde okurken  bütün harçlığımı sahaflara yatırıp eve yürüyerek döndüğüm çok olmuştur. Lise son sınıfa kadar Rus ve Fransız klasikleri başta olmak üzere  dünya klasiklerinden pek çok kitap okudum. Felsefeye, Dostoyevski, Andre Gide. Sartre gibi yazarları okuyarak dost oldum diyebilirim. İstanbul Kız Lisesinde çok değerli psikoloji ve felsefe öğretmenlerim oldu. Arkadaşlarımın da gelişmeme çok katkısı olmuştur, Bir sırada üç kisi otururduk, Gülben, edebiyatta, Gülgün İngilizcede, ben de felsefe de “uzman” sayılırdık: bir tür akran eğitimiydi bu.

 

Felsefeyi isteyerek mi seçtiniz?

Bizim kuşak hiç test kitabı girmeden üniversite sınavına girdi.  Bizim Şehremini İşçi Evleri mahallesinden 1959 yılında ilk kez üniversite kazanan iki öğrenci vardı. Biri polisin kızı Emine İstanbul Tıp fakültesini kazandı, biri de ben İstanbul Hukuk ve İstanbul Edebiyat Felsefeyi kazandım. Felsefeyi tercih ettim. Çok iyi etmişim.

Konu Felsefe olunca insan şöyle bir duralıyor... O kadar geniş bir alan ki “Felsefe yapma” diye bir söz var örneğin.  Felsefe nedir aslında?

- “Felsefe nedir?” sorusu da bir felsefe sorusudur. Üstelik çok  yönlü yanıtı olan bir sorudur. En kolayı felsefenin ne olmadığını söylemektir bence. Bu soruyu İoanna Kuçuradi Hocamızdan bir alıntıyla yanıtlamak isterim:

“ Eğer siz felsefeyle uğraşmıyorsanız, felsefenin ne yaptığını bilmek oldukça zordur. Felsefeyle uğraşanlara en sık sorulan sorulardan biri de “felsefe nedir?” sorusudur. (Sayın Kuçuradi'yi sevgi ve saygı ile aniyorum)

Günlük yaşamada ‘felsefe’ kelimesinin kullanıldığı bağlamlara baktığımızda, felsefenin sık sık felsefe olmayanlarla  karıştırıldığını görüyoruz. – örneğin “felsefe yapma!” bağlamında felsefe, boş bir laf kalabalığı “bu da felsefe değil ya!”  bağlamında çok  zor  anlaşılmaz  bir düşünsel etkinlik; “partimizin felsefesi”  bağlamında, ya da bu tür bağlamlarda, bir partinin çalışmalarında temel alınan anlayışlar, fikirler/normlar bütünü; “benim felsefeme göre” bağlamında ideoloji anlamında kullanılıyor ‘felsefe’. Bunlar felsefe s sayılan ama felsefe olmayan, felsefeye ilişkin anlayışlardır.

Şimdi bunlar felsefe değilse, felsefe nedir acaba?

Felsefe denilen alana ve tarihine bakılırsa, felsefenin ne olduğuna ilişkin verilebilecek çok genel bir cevap: felsefenin kendine özgü (yani onu diğer insan uğraşlarından ayıran, farklı) bir nesneleştirme yapan bir bilme etkinliği  ve bu etkinlik sonucu ortaya konan, üretilen bilgilerden oluşan bir alan olduğu söylenebilir.  ‘Kendine özgü nesneleştirme’ derken de, felsefede bilme konusu yapılanların ve bunlara ilişkin sorulan soruların özelliğini kastediyorum.

Felsefenin tek değilse de en tipik sorusu  " nedir”? sorusudur.  Bir şeyin ne olduğunu  sorar felsefe. -"İnsan nedir?", "Bilgi nedir ?", "Adalet nedir ?" , "İnsan hakları nedir ?", "Devlet nedir ?"...gibi.

Bu "nedir"li sorular, kimi zaman bir terimin anlamını, kimi zaman da anlamından öte bir       şeyin varlıksal özelliğini, yapısını sorarlar: bir şeyi  o  şey  yapan ve benzerlerinden  ayıran özelliklerinin, türce özelliklerinin ne olduğunu.

Bu sorulara doğru bir cevap verilmeden, yani bir şeyin ne olduğu -örneğin bilginin ne olduğu, devletin ne olduğu- bilinmeden, onun hakkında sorulacak başka herhangi bir soruya bilgisel bir cevap verilemeyeceğini, 25 yüzyıl önce Sokrates,  çağdaşlarına öğretmeye  çalışmıştı. “

 

Sanat ile Felsefe arasında nasıl bir ilişki var?

Felsefe , bütün varlık alanlarını kendisine konu alabilir. Bu alanların kullandığı temel kavramları açık kılmaya çalışır. İnsanın üç önemli etkinliği var. Bilme, eylemde bulunma ve yaratma. Örneğin bilimlerin ele aldığı belirli bir varlık alanı  vardır ama  ”Bilginin değeri,  sınırları ve kaynağı nedir?” gibi  sorular bilgi felsefesinin konusudur. Ahlâk, bir toplumum değer yargılarından oluşur ama “İyi nedir”, sorusu ahlâk felsefesinin sorusudur. Sanat felsefesi “Güzel nedir?” sorusunu sorar. Görünüşlerin aldatıcılığından hakiki gerçekliğin içeriğini ortaya koyan yaratma eyleminin varoluşunu, görünüşlere yüksek bir gerçeklik kazandırma koşullarını sorgular. Duyulara ve duygulara dayanan bir bilme tarzı olarak sanatın ne olduğunu konu edinir.

 

Sizin ilgi alanınızın Çocuklarla felsefe olduğunu biliyoruz.
Çocuklarla felsefenin sanatla ilişkisi var mı?

Çok yakından ilişkisi var. İlköğretimde masallar, öyküler, efsaneler, yani yazınsal metinler, tartışmayı planladığımız konuya giriş için en elverişli araçlardır. Duyusal olarak konunun sezilmesini sağlar. Felsefeye giriş herhangi bir sanat eseriyle düşten düşünceye uzanan bir süreçle başlar. ÇİF programlarının temel işlevi sorgulamayı kavramsal boyutta başarmaktır. Çocuklar, ancak yaşlarına uygun ve yaşama dünyalarına ilişkin, sorgulamaya elverişli, belli bir görüşü dayatmayan, estetik değeri ve felsefî özü olan yazınsal metinleri okuyup, birlikte tartışarak düşünen özneler haline gelebilirler. Bu aydınlanma, yaşam dünyalarına yaslanan, değerlere, sorunlara ilişkin temel kavramlar üzerinde tartışarak sağlanır.  Tartışmalar, düzeylerine uygun felsefe metinleriyle ya da bilgisel metinlerle ilişkilendirilerek zenginleştirilebilir. Burada öğretmenin rolü, çocukların sözlerinde değerli olanın ziyan olup gitmesini önlemek ve ileri sürülen düşüncelerin derinleşmesine ve geliştirilmesine sorularla yardımcı olmaktır. Bu, özünde Sokratik bir yöntemdir, dil ve düşünce arasındaki bağlantıları gözeterek çocuğun kavramsal düşünebilmesine hizmet etme amacındadır.  ÇİF, çocukların, gündelik yaşamda karşılaştıkları problemlerin etik boyutunu fark etmelerini sağlar. Çocuğun zihin sağlığının, genellemeler, kalıp yargılar, ön yargılar ve safsatalarla karartılmasını engeller.  Bilgi olanla olmayanı ayırt etmeyi öğretir. Böylece ezbere yaşama tehlikesi önlenmiş olur.  Descartes’ın dediği gibi “Felsefesiz yaşamak, açmağa çalışmadan gözü kapalı yaşamaktır.” Çünkü görme yalnız gözle değil, gördüklerinden sonuçlar çıkarabilen akıl ile olur.

 

Felsefe Olimpiyatlarından da biraz söz eder misiniz? Türkiye Felsefe Olimpiyatı(TFO),

Türkiye Felsefe Kurumu Çocuklar İçin Felsefe (TFKÇİF) Birimi tarafından her yıl lise öğrencileri arasında düzenlenen felsefi deneme yazma yarışmasıdır. Bu yarışma, Uluslararası Felsefe Olimpiyatlarının (IPO) ulusal aşamasıdır. Türkiye’yi her yıl IPO da temsil edecek öğrenciler TFO da ilk on dereceyi alan öğrenciler arasından yabancı dil sınavı yapılarak seçilmektedir. IPO, 1993 yılında Sofya Üniversitesi’nin girişimiyle Bulgaristan’dan Ivan Kolev, Türkiye’den Nuran Direk, Romanya’dan Florina Otet, Polonya’dan Wladyslaw Krajewski ve Almanya’dan Gerd Gerhardt gibi kurucu üyelerin çabalarıyla kurulmuştur.

TFK Başkanı, İoanna Kuçuradi’nin çabalarıyla Dünya Felsefe Federasyonu himayesinde, UNESCO tarafından desteklenen bir organizasyondur. En önemli amacı, lise öğrencileri düzeyinde özgür ve çağdaş eğitimin vazgeçilmez temeli olan felsefeye sevgi ve ilginin artmasını sağlamaktır. UNESCO, felsefe eğitimini demokrasi eğitiminin vazgeçilmez bir parçası olarak görmekte ve orta öğretim düzeyinde demokratik kültürün oluşmasına katkısı dolayısıyla IPO’yu desteklemektedir. 

Her yıl ayrı bir ülke ev sahipliği yapmaktadır. Türkiye 1996 da İstanbul’da ve 2007 de Antalya’da olmak üzere iki kez IPO’ya  ev sahipliği yapmıştır. TFO 1997 yılından   Aralık ayının ilk Pazar günü ilan edilen merkezlerde aynı gün ve saatte uygulanmaktadır. TFO ya  (sınav merkezi olan ve bir önceki yıl ilk iki dereceye giren liseler dışında) her lise bir öğrenciyle katılabilmektedir. Her okulun adayı felsefe öğretmenince belirlenmektedir. Sınavda öğrencilere filozoflardan seçilmiş üç alıntı verilmekte ve öğrencilerden seçtikleri bir alıntının konusu olan probleme ilişkin felsefî bir deneme yazması istenmektedir.   Öğrencinin alıntının alındığı filozofun felsefesi hakkındaki bilgisi değil,  tutarlı bir şekilde alıntıyı yorumlaması beklenmektedir. Yazılar ilkönce bölgesel jüriler tarafından incelenmekte ve 100 puan üzerinden değerlendirilmektedir.  Jüri yazıları şu açılardan sorgular:

Deneme, seçilen konuya uygun mu?

Alıntıda ileri sürülen problem doğru anlaşılmış mı?

Denemenin savunduğu bir tez var mı?

Denemenin tezi kanıt ve örneklerle destekleniyor mu?

Felsefe kavramları doğru kullanılıyor mu?

Felsefi referansları yerinde ve doğru mu?

Denemesinde karşıt tezleri dikkate alıyor ve onları eleştirebiliyor mu?

Giriş bölümünde savunacağı tezi ya da izleyeceği yolu belirtiyor mu?

Sonuç bölümünde deneme boyunca ileri sürdüğü savların bağlantılarını gösteren bir özet veriyor mu?

Yeni ve yaratıcı sorular, görüşler ortaya koyuyor mu?

Yazının başlığı denemenin yapısına uygun mu?

 

Bu yıl 29. TFO yapıldı bildiğim kadar acaba soruları paylaşabilir misiniz?

Elbette  memnuniyetle.

 

     1."Eğer akıl sırf hayvanlarda içgüdünün gördüğü işe hizmet edecekse, akla sahip olması      insanı değerce salt hayvanlığın üstüne hiç mi hiç yükseltmez."

Immanuel Kant, Pratik Aklın Eleştirisi, çev İoanna Kuçuradi, Ülker Gökberg, Füsun  Akatlı,Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, Ankara 2016, s. 69.

 

2."Dünyanın bir geleceği olacaksa şayet, bu el koyup sahiplenenin değil, paylaşmanıngeleceği olacaktır. Kısacası, ancak paylaşımın, paylaşılan bir dünyanın var olma şansı olacaktır.

çev. Erkan Ünal, Cogito, Güz 2016, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, s. 11.

 

3."Doğruluk ve kesinliğin ne olduğu, hangi tür bilgilerin ne derece kesin olabileceği türünden sorular, doğrudan bu bilgilerin konu edindiği varolanların varlıksal yapı özellikleriyle ilgilidir. Bu yapı özellikleri, bilgi nesnesinin niteliğini, o da bilginin niteliğini ve kesinliğini belirlemektedir."

Harun Tepe, Varlık ve Bilgi,  Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, Türk Felsefesi Dizisi 12, Ankara, 201

 

 

 

Ülkemizde, felsefe eğitiminin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Felsefe, insanın gözündeki miyopluğu düzeltir. Farkındalık yaratır.  IPO da dünya derecelerimiz var. Toplumda Çocuklar İçin Felsefeye karşı ilgi gittikçe artıyor. Ancak liselerdeki felsefe müfredatı, felsefe yapabilmeye pek elverişli değil, yine de deneyimli felsefe öğretmenleri bütün zorluklara rağmen başarılı öğrenciler yetiştirmek için   felsefe alanında etkinlikler yaparak bu eksiklikleri telafi ediyorlar.

 

 

 

Nuran Hanım, bu çok keyifli sohbet için çok teşekkürler, iyi ki karşılaştık, iyi ki bu güzel sohbeti gerçekleştirdik. Başarılı çalışmalarınızın devamını diliyorum. 

 

Nuran Direkten çocuklar ve gençler için felsefe kitapları

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı.

Yorum Yaz


En fazla 500 karakter. 500 karakter kaldı.