Gönüllü Yazar/Paylaşımcı - Leyla İrten


SANAT ŞEHRİ İÇİN TAKIM OYUNU…

 

Değerli Sanatseverler;

 

Bu muhteşem şehir ile  ilgili izlenimlerimi paylaştığım ilk yazıma göstermiş olduğunuz ilginiz, yorumlarınız için çok teşekkür ediyorum. Bu platformda birlikte ilerlemek büyük mutluluk…

Bir izleyici, takipçi olarak; Antalya’daki dinamik sanat olaylarının biri bitiyor biri başlıyorken; bu etkinlikleri planlayan, düzenleyen, tanıtan, her etabında durmadan dinlenmeden koşuşturan tüm yetkilileri, ilgilileri dün, bugün ve ilerideki tüm çabaları için kutlarım.

Kültür ve sanata sahip çıkmak, bize geçmişten geleni korumak, geliştirdiğimizi geleceğe taşımak ve bu yönde ortaya koyduğumuz çalışma ve etkinlikleri uluslararası platformlara taşımak kolay mı?

Bu çalışmaları izlerken her birimizin aklına şu sorular gelebilir… Örneğin;

Küresel eğilimlerle, çevresel tahribat, yoğun turistik faaliyetler ve her geçen gün artan rekabet ortamı söz konusuyken, Antalya’mız gibi bir tarihi değeri, sadece geçmişin sembolü, ya da sadece turizmin merkezi olmaktan öte hepsini gururla taşıyan, hatta sanat turizmi ile tanınan, geleceğin yıldızı yapmak için gerçek bir takım oyunu gerekmez mi?

Şehrin tanımını, kaderini yüceltecek bu takımın oyuncularının büyük bir ahenk içinde, her biri kendi görevinin bilincinde, kararlı adımlar atmaları gerekmez mi? Bir şehir; hem kültürel zenginliğe, hem sanat mirasına ve güncel dinamik sanatsal çalışmalara, hem de doğal güzelliklere bir arada sahipse… takımın elemanları kimler olmalıdır?

Barselona, Viyana, Budapeşte, Prag, Floransa, Paris gibi şehirlerin yılın her dönemi ziyaret edilmeleri, sanatın sembol şehirleri olmaları, kültür turizminde Avrupa’da akla ilk gelen  isimler olmaları tesadüf olmasa gerek…öyle ise; bu; bir plan, bir organizasyon ve kesinlikle bir takım işi değil midir?

Peki, bu muhteşem zengin şehirde, izleyiciler, takipçiler, hedef kitlelerin gelişime katkısı; sadece izlemek ve kritik etmek midir? Bugün sahnelenen, vizyona giren her bir görsel performans, ziyaret ettiğimiz sergiler, müzeler… her biri bir proje ve her bir projenin bir planı, takvimi, proje takımı tabii ki var. Eminim; her projenin de kuruluş aşamasında bir beyin fırtınası yapılıyor ve her bir proje de tamamlandığında sonuçları, hedef kitlesine ilettiği mesajın beklenen etkiyi yaratıp yaratmadığı sorgulanıyor! Planı ortaya koyan takımın, değerli sanat, kültür kahramanları kişi ve kuruluşların  gittikleri yolu aydınlatan misyon, vizyon ve değerlerini, hiç merak ediyor muyuz?

Hepimizin de bildiği gibi; nasıl doğada her şeyin bir nedeni ve sonucu varsa, her bir planın, projenin de hizmet ettiği bir amaç, varmak istediği bir hedefi var; ve bu amaç, hedef; ve tüm tamamlayıcı unsurlar, yaşanılan ortamın gerekleri, ekonomik, kültürel her anlamda çağın etkileri ile belli aralıklarla gözden geçirilerek paydaşları ile geliştirilmeli …özetle; değişimin kendi haline bırakılması yerine, ara ara gözden geçirilmesi gerekmez mi? Tabii paydaşlar ve hedef kitlesi de gelişimin neresinde durmalı, takım oyuncularını coşturan, seyircisi değil midir?

Her sanat dalında ortaya konan bunca değerli çalışmayı bu kültür/doğa zengini şehri, sınırların dışına taşıyacaklar tabii ki, belediyeler, üniversiteler, dernekler, vakıflar…

Muhteşem 3 lü-Kültür-Sanat-Doğa Mozaiği Antalya’yı uluslararasında önemli istikamet yapmak için  çabalayan kişi, kuruluşların yönetimlerini, işleyiş şekillerini tanıyarak bu takımın baş oyuncularının bu konudaki görüşlerini öğrenmek çok heyecanlı olacak…

Sanatını icra ederken bir sanatçının, bir gün bile; ortaya koyduğu eserler için “eh işte yapıp duruyoruz” hissine kapılmayacağı, ortamının onu beslerken, kendisinin de ortamını beslediğinden ve sınırlarının dışına taşabileceğinden emin hissedeceği bir sanat ortamı için en iyi dileklerimle…

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı.

Yorum Yaz


En fazla 500 karakter. 500 karakter kaldı.