“SINAVLARA GİRDİM…GELECEĞİMİ SANAT DALLARINDA GÖRÜYORUM…”
SANAT ADAMI PROF. DR. MARCUS GRAF’TAN SANAT DALLARINI SEÇENLERE…
2020, 20 20 oluşu ile de bir değişik. İlk gününden itibaren soluk soluğa heyecanla izlenen bir aksiyon filmi tadında (övgü anlamında söylüyorum dersem yalan olur!). İşin ilginci, interaktif bir oyun misali, oyuncuları tüm dünya insanları olmak üzere, izlenmekte olan ve sonu veya sonraki bölümleri var mı acaba diye durup düşünülemeyen…öylesine doğaçlama yaşanmakta.
COVID19 nedeni ile alınmış olan bir çok önlem umarım beklenen sonuçları verir. Fikir alışverişinin yeni buluşma noktaları; webinar, canlı yayın gibi dijital platformlarda da üzerinde konuşulan her konu/sektörle ilgili “sonrası ne olacak” kaygısı çok net hissedilmekte.
Gerekli önlemler alındı mı, tarih doğru mu, şimd mi sonra mı derken… 27-28 Haziran 2020 tarihlerinde sevgili gençlerimizin geleceğini belirleyecek üniversite sınavları gerçekleşti.
GELECEĞİMİ SANAT DALLARINDA GÖRÜYORUM… ARADIKLARIMI BULABİLİR MİYİM?
Geleceğe atılma arefesinde çocuğu olan her ebeveynin üzerinde bir kez de olsa düşündüğü konu ile biraz başbaşa kalalım…Sürekli sayısal puanla devam edilebilecek meslek kollarının neredeyse empoze edildiği; ruhun ve yaratıcılığın gelişimine direkt etkisi olan sanat (resim, müzik vb.), bedenin gelişimini hedefleyen beden eğitimi derslerinin alınarak ya boş geçirildiği ya da test çözdürüldüğü, ülkemizde gencin genelde “sayısal” düşünmesinin makbul, sanatla hobi olarak uğraşmanın yeterli olacağı fikrinin hakim olduğunu da dikkate alırken…
Biricik kızınız, çok sevgili oğlunuz geldi ve dedi ki ben sanatçı olacağım ve hayatımı sanatla kazanacağım. Sınav sonrası tercihimi de bu yönde yapacağım.
Gözünüzden binlerce sahne geçti, az önce dinlediğiniz haberlerdeki ekonomi verileri geçti, işsizlik oranları uçuşurken durdunuz bir an…siz de belki geçmişte tiyatroya büyük ilgi duyuyordunuz, ya da çok güzel şiirler yazıyordunuz… o yaptığınız harika resimler kimbilir şu an hangi dolabın hangi köşesinde…bir anda, ünlü edebiyatçı…. nın romanının benzerini belki ben de yazabilirdim hayıflanışınız ya da o unutulmaz filmde belki de ben de oynayabilirdim fikirleriniz üşüştü…
Bir hobin olsun; ama mühendis, doktor, hukukçu vb. gibi bir mesleğin olursa hayatın garanti olur klişesi dudaklarınızdan çıkmaktayken…durun bir düşünün… Bu durum tabii ki sadece sanat için değil meslek olarak seçilecek spor dalları için de geçerlidir ancak konumuz bu köşede sanat olduğundan durumu sanat penceresinden bakarak konuşalım.
Çocuğumuzun bizden bağımsız bir birey olduğu gerçeğini bir tarafa koyup, ülkemizde yaşadığımız ortamı ve bu konudaki durumu farklı açıdaki görüşlerin filtresinden bir kez daha geçirip konuyu tekrar ele almak gerçekten yararlı olacaktır kuşkusuz.
SEVGİLİ GENÇLER; SEVGİLİ EBEVEYNLER; SEVGİLİ SANATA GÖNÜL VERMİŞ DOSTLAR;
Çok değerli başka eğitimcilerimizle de bu köşede buluşacağız, yukarıdaki satırlarda yer alan görüşlerin yanında genel durumu hem içeriden hem dışarıdan bakış açısı ile değerlendirecek Türkiye’de başarılı çalışmalara imza atmış bir Alman sanat adamı bir akademisyeni sizlerle tanıştırmak ve düşüncelerin paylaşmak, sanat dallarına gönül vermis herhangi bir “genç” adına onunla sohbet etmek istedim. Önceden söylemiş olayım; bizim kadar karamsar bakmıyor bu değerli sanat adamı…
Prof. Dr. Marcus Graf, çok sayıda kitap, kitapta bölüm, sergi kataloğu ve dergide sanat yazarlığını yapmış akademisyen, küratör ve sanat yazarı Marcus Graf, 2001 yılından beri Türkiye’de yaşıyor.2003 yılından bu yana Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde öğretim üyesi. ve 2019’tan beri aynı üniversitede Sanat ve Kültür Yönetimi Bölümü Başkanı. Graf, Siemens Sanat, Akbanksanat, Milli Reasürans, Contemporary Istanbul, Baksı Müzesi, Erimtan Müzesi ve Elgiz Müzesi gibi çeşitli kurumlarda 100dan fazla serginin küratörlüğünü yapmış.
Sayın Graf; 2001 yılından bu yana bulunduğunuz Türkiye’de önemli sanat çalışmalarında imzanız var. Almanya’da sanatla ilgili eğitim almış bir genç olarak geldiğiniz Türkiye’de, 2001 den bu yana, bizzat içinde bulunduğunuz ortamları da değerlendirerek, ülkemizde bulunduğunuz yaklaşık 20 yıldır; sanatın gelişimini nasıl buluyorsunuz?
Türkiye’ye geldiğim dönemden bu yana özellikle İstanbul’da sanat ortamları çok gelişti. Şu an mevcut olan sanat kuruluşlarının %80 den fazlası son 20 yılda açıldı. Bu; ortamın çok genç olduğunu ama ne kadar da hızlı geliştiğini gösteriyor. Önceki dönemlere kıyasla bugün, daha fazla galeri, müze, sanat alanı, ve güzel sanatlar fakülteleri var. Sanatçı, koleksiyoner ve sanatseverlerin sayısında da ciddi artış var. Müze ziyaretçi sayılarından, İstanbul Bienali, Contemporary Istanbul da bunu doğrular nitelikte. Kültür/sanatın önemli rol üstlendiği sanatın profesyonel alanı olan “yaratıcı endüstri” den artık rahatlıkla konuşabiliriz. İstanbul’un dışında yapacak daha çok şey var, kesin! Ciddi potansiyel görüyorum. İstanbul dışında halkın ve sanatçıların profesyonellerce yönetilen kurumlara, sanat alanlarına ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum.
Türk halkının sanata olan yaklaşımını nasıl görüyorsunuz?
Orta ve üst sınıfın daha ilgili olduğunu gözlemliyorum. Kültür/sanatı daha populerleştiren bir sosyal eğilim dikkati çekiyor. Nüfusun genç olması en büyük şansımız. Genç insanlar çağdaş sanat ve kültürle çok ilgili. Festivallere, bienallere, konserlee, tiyatro oyunlarına bir bakın…Oralarda gerek oyuncu, gerek, seyirci ve gerek sanat dallarında profesyoneller olarak daha çok, gençler dikkati çekiyor.
Sanatın insan hayatındaki önemli rolü inkar edilemez ancak bir yandan da sanatin “hobi” olarak algılandığı bir ortamda sanata ilgi duyan genci motive etmek konusunda akademisyen/eğitmen olarak sizin görüşleriniz nelerdir?
Sevgili “Genç”, seçtiğin kariyerle, yaşamını entelektüel ve ruhsal olarak zenginleştiren bir sosyal çevrenin parçası olacaksın. Mutluluğun yolu, sosyal statü veya para gibi dışsal faktörlere bağlı değildir. Yolunu çizerken odaklanacağın kendi heyecanın ve merakın seni uzun vadede mutlu edecek unsurlardır. Kültür ve sanat dallarında bunları bulabilirsin. İster bir sanatçı, ister sanatsal/kültürel bir alanda yönetici ol, sanat sahnesinde olmak çok ilham verici ve tatmin edicidir.
Sanat dallarından birini seçiyorsam, bu konuda ilerlemem için genel çerçevede önerileriniz neler olur?
Öncelikle, örneğin resim dalını istiyorsanız, resim ve çizim için üniversiteye hazırlık kurslarına devam etmeniz iyi olacaktır. Bunun yanında, Gombrich’in “Sanatın Öyküsü” gibi kitapları okumalısınız. Okumak istediğiniz şehri ve üniversiteyi de incelemelisiniz. Her üniversitenin sanat eğitimine farklı yaklaşımları vardır. Bölümleri, öğretim görevlilerini, ortaya koydukları sanat projelerini incelemelisiniz. Şehir ve o şehrin sanat ortamı önemlidir. Sanat öğrencisi adayı; üniversiteden ve kentsel kültürel ortamından ilham almalıdır. İngilizce öğrenmelisiniz ve uluslararası sanat dünyası hakkında bilgi edinmelisiniz
Okula devam ederken, sergilere katılmalı, yazılar yazmalısınız, kültürel alışverişte bulunmalı, mümkün oldukça seyahat etmeli, yeni yerler görmeli sanat dalınla ilgili yarışmalarına girmelisiniz, usta bir sanatçıya asistanlık yapmalısınız, dijital dünyada yer almalı, “çevrimiçi” olmalısınız, sosyal ağınızı oluşturmalı, sanat ortamlarının bir parçası , özetle; olabildiğince aktif olmalısıızn.
Ek olarak, sanat kuruluşlarında stajlar yapmalı, mümkün oldukça usta sanat yöneticilerine asistanlıklar yapmalısınız. Diğer genç sanatçılarla, uzmanlarla kültür/sanat projelerinde yer almalısınız.
Güzel sanatlar alanında kitap, dijital ortam, dergi vb. kaynak önerilerinizi de paylaşabilir misiniz?
Sanat tarihi için, Gombrich’in “Sanatın Öyküsü” nün veya Berger’in “Görme Biçimleri”nin yanısıra, Khan Academy veya diğer web tabanlı sanat eğitimi platformlarını incelemenizi öneririm. TRT2’nin youtube kanalında Gülveli Kaya veya Mahir Güven’in programları yerel webinar ortamları olarak çok iyi örnekler. “Cream” ve Heartney’in “Sanat ve Bugün” serileri çağdaş sanatı öğrenmek için çok iyi. Sanat yazıları için Gilda Williams’ın “Çağdaş Sanat üzerine Yazmak” ve küratörlük teori ve pratik bilgileri için O’Doherty’nin “Beyaz Küpün içinde” ve Obrist’s “Küratörlüğün Kısa Tarihçesi” ni inceleyebilirsiniz.
Bu değerli sohbeti için Sayın Graf’a çok teşekkür ederim,
Hocanın yukarıda ilettiği gibi; geliştirileceklerin yanında kazanımları da görmezden gelmemeliyiz. Tabii, duyar gibiyim; İstanbul’dan bakmakla, İstanbul dışından bakmak farklı ama her şekilde kişisel çaba, kendini geliştirme dürtüsü çok çok önemli, Marcus Hoca da bunu vurguluyor…Nerede bulunursak bulunalım, heyecanımız ve yaratıcılığımızla merakımızı beslemeliyiz…Bu çok net!
COVID 19 ortamında sınava girmiş tüm gençlere başarılar diliyorum.
Yaratıcılığın desteklendiği, sanatın sunduğu duygusal özgürlüğün doyasıya yaşandığı sanat ortamlarında buluşmak üzere, ,
Sevgi ve sanat ile nice sağlıklı günlere…