Gönüllü Yazar/Paylaşımcı - Leyla İrten


Mini Antalya Sanat Galeri Yazı dizim çerçevesinde önceki iki yazımda değerli galeri sahipleri Hasan Tırmaş ve Himmet Öcal ile sadece sanat galerileri üzerine değil, Antalya’da sanatla ilgili de konuştuk.  Dizide bu seferki konuğum şehrin kültür sanat ortamına önemli katkılar sunan bir başka sanatçı/sanat dostu Şebnem Bahar, kendisi ile konuları farklı açıları ile de değerlendireceğiz.

Biliyoruz ki; sanat galerileri, şehrimizin sadece kültürel ve sosyal (hatta iyi planlanırsa dolaylı yoldan ekonomik) gelişimine önemli katkılar sağlayan kurumlar olarak değerlendirilebilir. Sanat galerileri ve tabii ki sanat galerisi sahipleri hem yerel hem de ulusal/uluslararası sanatçıların eserlerini sergileyerek, sanatın yaygınlaşmasına ve tanıtılmasına yardımcı olurken, bir yandan da sanatseverlerin bir araya gelerek fikir alışverişinde bulunabilecekleri, yeni bakış açıları kazanabilecekleri ve sanatın keyfini çıkarabilecekleri mekanlar sunmaktalar. Bu mekanlar, bünyelerinde gerçekleşen sergilerde ya da müzayedelerde sanatçılara gelir sağlayarak, sanatın sürdürülebilirliğine de destek olmaktadır.

Çeşitli açılışlarda, şehrin farklı değer katan sanat ortamlarında kendisine sıkça rastladığımız, önemli çalışmalara liderlik yapan Şebnem Bahar’la sohbetimizde, sanat galerileri ile ilgili; işte tüm bu yanları üzerine de bilgiler alacağız.

Sevgili Şebnem Bahar, kendinizden bahsedebilir misiniz? Antalya’daki sanat yolculuğunuza da kısaca değinmeniz mümkün olur mu?  Aslında eş durumundan dolayı Antalyalı oldum, kısaca değineyim; İstanbul’dan gittiğim Eskişehir’de Anadolu Üniversitesi Seramik bölümü öğrenciliğim, yine aynı üniversitede İnşaat Mühendisliği bölümü öğrencisi eşimle mezuniyetimiz sonrası evliliğimiz ve  eşimin “memleketi” Antalya’ya geliş…Seramik bölümü ile Resim öğretmenliği dallarını bitirmiş olmam nedeni ile, Antalya’da bazı okullarda resim öğretmenliği de yaptıktan sonra kendi çocuklarımızın eğitimleri ile geçen dönem sonunda bugün bu sohbeti yaptığımız galerimin kuruluşu ile eğitimini almış olduğum sanat dallarında çalışmalarımı sürdürmekteyim. Bugün bu galerinin şu an bulunduğumuz giriş katı bölümünde sergilerimiz gerçekleşiyor. Üst katta ise, cam ve seramik atölyelerimiz var, öğrencilerimle, haftanın belli günleri burada buluşuyoruz. Galeri ve atölyedeki çalışmalarımın yanı sıra, geçtiğimiz dönemde Muratpaşa Belediyesi’ne bağlı Türkan Şoray Kültür Merkezi’ndeki galeride gerçekleşen sergilerin planlaması ve hayata geçmesi konusunda destek vermekteydim. Güncel olarak da ATSO’nun Antalya Kütür Sanat Merkezi’ndeki Galerinin yönetim ekibine zaman zaman destek vermekteyim.

 

Sanat galerilerinin bir yandan da turizmin gözbebeği bu şehirde (yine iyi planlanırsa) yerli/yabancı turistin de ilgisini çekerek dolaylı yoldan turizme de katkıda bulunabileceği net. Galerilerin gelişimini dikkate alırsak; sizce, Antalya’da bu yönde yeterli çalışmalar oluyor mu? Kendi galeriniz ve şu dönemde mevcut sanat ortamı sunan özel ya da belediyelere/kuruluşlara bağlı galeriler çerçevesinde değerlendirebilir misiniz?

Aynı düşüncede olduğumuz gibi Antalya ciddi bir kültür/sanat hazinesi, benzer karakterdeki diğer dünya şehirlerinde olduğu gibi bu şehrin de her noktasında bu zenginliğin görünür olması beklenir doğal olarak.  Antalya’da sanat alanında destek verenlerin birer “Don Kişot” olduğunu düşünüyorum. Yakın geçmişe kadar Antalya’da sanat alanında fazla etkinlik yoktu. Şimdi galerilerin sayıları arttı. İzleyiciler, sanatseverler arttı. Bunda şehir dışından göçün de artmasının etkisi olduğunu düşünüyorum. Genelde; yerel kültürel birikim ve/veya geçmişten genel alışkanlıklar yönünden sanatla ilişki yoğun değildi. Dışarıdan gelen konuklarla, ya da sanata hayatlarında daha fazla yer verenlerin de şehre yerleşmeleri ve beraberlerinde getirdikleri sanat birikimi, talebi ve yerelde kendi köşelerinde sanatla uğraşanlar bir araya gelince sanatın görünürlüğü ve sanata ilgi de arttı diye bir saptama yanlış olmaz. Halkın talebi arttıkça, galerilere ilgi de; doğal olarak; arttı. Tabii ki, İstanbul, Ankara’daki seviyede değil bu ilgi ve sağlanan ortam. Bu bahsettiğim şehirlerde, köklü sanat festivalleri, bienaller, “contemporary” etkinlikleri yapılıyor. Lokomotif; İstanbul ve arkadan Bodrum geliyor, ilginç gibi ama Bodrum’un sayfiye şehri olmasına rağmen, İstanbul’dan göç alması buna yol açtı. Aslında Antalya benzer durumda, artık Antalya da farklı şehir ve ülkelerden gelenlerle bir mozaik şehir karakterine büründü. Bunun tabii ki sosyal kültürel birçok etkisinin yanında pozitif etkisi sanata olacaktır kanısındayım. Umudum var, bu şehir sanat alanında hak ettiği yere gelecek, daha da ivmelenecek. Güzel işler çoğalıyor ve bu güzel işlerin izleyicileri de çoğalıyor.

 

Destek vermekte olduğumu belirttiğim ATSO’nun Antalya Kültür Sanat Merkezi özelinde ise burada yeri gelmişken belirteyim; Şu dönemdeki ATSO Başkanının eşi olmam ve sanatçı/galeri sahibi kimliğimle sürekli dirsek temasındayım, ancak orada birebir resmi bir ünvanım yok. Kendi galerimde işlerime devam etmekteyim ve oraya da kendi birikimimle, tamamen gönüllülük çerçevesinde elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum.    Oranın da bir yönetim kurulu ve ekibi, sistemi ve yönetmeliği var ancak ben bunların hiçbirine dahil değilim.

 

Tüm bu söylediklerimize aslında halkın beklentisinin çok önemli olduğu, bu beklenti paralelinde planlamalar yapılması gerektiğini de eklemeliyim. Ülkenin ya da dünyanın herhangi bir yerindeki sergiyi olduğu gibi Antalya’ya getirmek de bazen beklenen ilgi ile karşılanamıyor olabilir. Arz-Talep meselesi aslında...

 

Ben, Antalya’nın bir değişim sürecinde olduğunu, sanatın sunumu, değerlendirmesi ve izlenmesi çerçevesinde evrimini tamamlama yolunda olduğunu düşünüyorum. Bu bir süreç meselesi. Galerilerin de üstlerine çok iş düşüyor, halkla bütünleşmesi, nabızlarını tutabilmesi gerek, kendilerini iyi tanıtmaları gerek, şu an sosyal medya inanılmaz boyutta, dolayısı ile getirdikleri sergiyi halka bu yolla da daha iyi anlatabilmeleri gerek. Aksi takdirde galeri istediği kadar çok iyi bir sergi açsın, bu sanatçı burada tanınmıyorsa, sergi öncesinde tanıtılmıyorsa sergi beklediğiniz etkiyi ilgiyi bulmayacaktır. Galerilerin bireysel değil, topluma ait olduğu gerçeğini hiç akıldan çıkarmamak gerek.

 

Tüm bu görüşleriniz paralelinde, kendi kişisel saptamamı da buraya eklemek istiyorum açıkçası; Sizin çizginizdeki bir galeri sahibi ve galerinizin ulaşılmaz olduğu gibi bir genel kabul de var, bu konuda sizin aslında yukarıdaki kavrayıcı görüşlerinizle sesini duyuramayan bir çok sanatçıya yol açmak yönünde ciddi bir liderlik yapabilirsiniz gibi algılıyorum.

 

Sanat galerisi eğitimde fayda sağlar mı? Neden olmasın? Sanat galerileri, sanatla ilgili öğrencilere ve öğretmenlere yönelik eğitim programları düzenleyerek, sanata ilgi duyan ve yetenekli gençleri desteklediğinde, kendilerinden beklenen önemli bir başka görevi de yerine getirmiş olmaz mı? Devamında; ilgili öğrencilerin yaratıcılık, eleştirel düşünme ve estetik duyarlılık gibi becerilerini de geliştirir. Şebnem Hanım; AKS ve galerinizde sanata yönelik eğitim çalışmalarında bahsedebilir misiniz?

İşim gereği yurtiçi/yurtdışı seyahatlerde, gittiğim şehirdeki galeri/müzeleri ziyaret etmek istiyorum, çünkü o galeri ve müzeler o coğrafyanın karakterini, özelliklerini yansıtıyor.  Sanatın eğitimle mutlaka içiçe olması gerekir. Kişinin çok erken yaşlardan “görmesi” seyretmesi” gerekir. Güzel ile çirkini ayort etmenin en güzel aracı sanat, sanatla ilgilenmek. Hayatın dinamiği sanat aslında. “Ağaç yaşken eğilir atasözü çok önemli, okulların müfredatlarında galeri, sergi, müze ziyaretleri yaygınlaşmalı. Yuva çağından başlaması gerekiyor. Örneğin; Rodin’in müzesinde, Fransa’da yuva çağındaki çocuklar gezdikten sonra yere konan kağıtlara gördüklerini resmetmeleri isteniyor. Ebeveynlerin çoğu çocuklarının mühendis, doktor olmasını isterken sanatla uğraşmasını çoğunlukla arka plana atmaları aslında ne kadar doğru? Sanat gözün, kulağın, vücudun eğitimi aslında. Sanatın içerisinde de matematik var unutmayalım.

Bu arada eklemek gerek; müzelere giriş ücretli ama galerilere giriş ücretli değil, ebeveynler maddi yönünü düşünmeksizin de boş zamanlarında çocuklarını galerilerdeki sergileri de izlemeye götürebilirler. Örneğin Devrim Erbil’in bir tablosu şu anda bu galeride sergilenmekte, yuva çağındaki bir çocuk da, üniversitedeki bir genç de burada bu değerli sanatçının eserini isterlerse galerinin açık olduğu tüm saatler boyunca inceleyebilirler. Bu noktada galerilerin kendini tanıtmaları yanında okulların, şehirdeki GSF inin de şehirdeki sanat etkinliklerini takip ederek öğrencilerini yönlendirmeleri de gerekir. Aslında sistemin tüm paydaşlarca gözden geçirilmesi gerekiyor.

 

Sanat, insanları rahatlatır, stresini azaltır ve hayata daha pozitif bakmalarını sağlar dersek yanlış olmaz, hani klişeyi tekrarlamak gerekirse “Sanat iyileştirir”, örneğin sanatla terapi, müzikle yoga gibi..Şebnem Hanım, eserlerin ortaya konmasında farklı materyallerin olduğu gibi farklı sanat disiplinlerinin de bir araya gelmesine nasıl bakıyorsunuz? Bu kapsamda atölye çalışmaları planlıyor musunuz?

Farklı disiplinlerle ruhun dinginliğini sağlamak eski çağlardan beri bir yöntem. Sanat bu alanda önemli bir araç. Bizim de benzer bir projemiz var, müzik eşliğinde resim yapılması gibi, ama unutmayalım günümüzde her şey çok çabuk tüketiliyor, hatta daha sindirmeden tüketiliyor. Bu nedenle de sanatta da sürekli yenilikleri aramak gündemde ve önemli o nedenle örneğin performans sanatları ile gerçekleştirilen sunumlar, enstalasyonların da bu arayışlara örnek olduğunu düşünüyorum. Kendi yaptığım eserlerde de 2 farklı malzemeyi; seramik ve camı kullanıyorum. Camın akışkanlığı, seramiğin katı duruşu birbirinden farklı iki maddenin bir araya nasıl özel bir ahenkle geldiğini seyretmek gerçekten ilginç.

Şebnem Hanım, Antalyalının sanat ile olan ilişkisini nasıl tanımlarsınız? Bu yönde bir farklılık, pozitf bir gelişme bekleniyorsa önerileriniz ne olurdu?

Antalya’da deniz, güneş, kum özetle turizm, Antalya’nın bacasız sanayisinin ekmeği çok yendi. Bunun artık kültürle birleştirilmesi gerek. Turizmcilerin en büyük şikayeti gelen yabancıların da kalitesinin düştüğü. Bu durumda bu mücevher kentin farklı sanatsal faaliyetlerle ortaya çıkarılması için bir stratejik planı olması görüşüne kesinlikle katılıyorum. Standartların oluşturulması, sanatın da bir yönetim planı olması gerekir. Mantık çerçevesinde oluşturulmalı bu plan. Kültürümüzde çokça rastladıımız; “göç yolda düzelir” mantığı ile değil yine tüm paydaşların bir araya gelerek bu konuya, bu dünya gözdesi şehre katacağı değer için gayret sarfetmeleri gerekiyor. Antalya çok farklı bir şehir Antalya’ya gelenin geldiği yerle ilgili bilgisi olması gerekmiyor mu? Bir Aspendos Festivali’ne ne oldu şimdi? Turizmcilerin buna da kafa yorması gerekmiyor mu? Zor olan ekip olmak, birlikte olabilmek, ekip olabilmek önemli. Bu şehrin turizmcisi de bir sanat eserinin; bulunduğu mekana değer kattığının bilincinde olmalı.

 

Şebnem Hanım, daha önceki yazılarımda buluştuğum bazı sanatçı dostlardan, içinde bulunduğum Kent Konseyi Kültür Sanat Grubu oturumlarına konuk olan çeşitli sanat dernek üyeleri ve sanatçılarından ATSO ya da Türkan Şoray Kültür Merkezi gibi sanat galerilerinde yerel sanatçıya fazla yer verilmediği eleştirisi ile karşılaşılıyor. Bu konuda sizin görüşünüz nedir? Önerileriniz ne olur?  Yereldeki değerli sanatçılar, bu şehrin dışına çıktıklarında değer bulduklarından yakınıyorlar, bunu ben de biliyorum, duyuyorum. Bahsi geçen sergi alanlarının belli sezonlarda belirttiğiniz sanatçılara da yer vermeleri gerektiği konusunda hemfikirim. Kendi galerimde şehre; ulusalda tanınmış kişileri getirirken şehirliyi ulaşamayacakları ile buluşturmak isteğindeyim. Yerel sanatçıyı hiçbir zaman küstürmek istemem tabii. Yapacak, planlanacak çok şey var. Cam Piramit te örneğin belli bir sezonda tüm yerel sanatçıların tekrar buluşmalarını sağlamak gerekiyor. Yerel sanatçıların da derneklerin de kendilerine sağlanan sergilerin örneğin açılışlarına daha değer katan etkinlikler eklemeleri gerek. Örneğin Aydın Kanza’da, örneğin Antalya Müzesi gibi sergi alanlarında da gerekli özenin gösterilmesi gerekmekte. Kurs sergileri ile kurs çıktılarını sergileyen, önünde daha uzun yolu olan kursiyerlerin sergileri ile, değerli yerel sanatçıların sergilerinin aynı algı ile düzenlenmesini de doğru bulmuyorum. Ancak tabii ki, yerel belediyelerin daha önce bahsettiğimiz gibi objektif ama evrensel noktalara dikkat ederek oluşturulacak bir plan çerçevesinde tüm sanatçıları kucaklamaları gerek. Önemle eklemek isterim; üniversiteden gelen bir eğitim almamış, daha sonradan kurs ya da atölye eğitimleri ile sanata gönül vermiş sanatla ilgili yoluna yeni çıkmış değerli arkadaşlara ilgili konulardaki resmi dernekleri öneririm, dernekler bünyesinde yer alarak deneyim kazanmalarını öneririm.

Her türlü plan için belediyelerle, kent konseyi ile iş birliği yapmaya hazırım, bunu özellikle belirtmek isterim. 

 

Şebnem Hanım galerinizin, ATSO AKS ın ulusalda ve/veya uluslararasında iş birlikleri yaptığı “kardeş” nitelendirebileceğiniz galeri/müzeler var mı?

Her ne kadar yönetiminde yer almasam da AKS ile yukarıda belirttiğim gönüllülük esasına dayanan iş birliğim nedeni ile genel durum hakkında da bilgi iletebilirim; AKS uzun bir dönem bir müze gibi ele alınmış ayrıca Pera Müzesi ile kardeşlik anlaşması var, danışma kurulu olarak Pera Müzesi’ne danışılabiliyor. Müze sistemini değiştirmeden sanatseverlerle AKS nin kucaklaşmasının sağlanması amaçlanıyor, dolayısı ile; yerelden ziyade;  dünyaya mal olmuş eserlerin buluşturulması ilk amaç AKS’de; ayrıca AKS girişinin ücretli olması da bu yapısından kaynaklı; yukarıda belirttiğim gibi; AKS herhangi bir galeri gibi algılanmamalı, müzeler sistemleri gereği nasıl ücretli ise, AKS de o şekilde ücretli; ama yine de tabii belirttiğim gibi; kültür merkezi kıvamında da hareket edip yaşayan sanatçılara da yer vermesi gerekmekte ki son dönemde hayattaki dünyaya mal olmuş sanatçıların sergilerine yer veriliyor. Ayrıca; yine danışmanlık noktasında gönüllü iş birliğime dayanarak, ATSO’nun Kaleiçi Evi’ndeki uygulama ve işleyiş sisteminin daha da geliştirilerek, bir kültür merkezi olması yolunda çalışmalar olacağı yönünde daha fazla yerel sanatçı ile buluşturulabileceği planı ve bilgisini şimdiden vermek isterim oranın bu yönde işleyişi ile ilgili bilgileri zamanı gelince paylaşımı yapılacaktır. Tabii bu arada AKS’da olduğu gibi; Kaleiçi Evi’nin de daha görünür olması yolunda da ayrıca çalışmalar var.

Bu arada belirtmek isterim ki AKSın çok özel bir yeri var; düşünün ki ticaretle uğraşan insanların  sanatla ilgili böylesine güzel geri dönüşler yapan bir kültür merkezi hayata geçirilmiş.

Benim galerimin de İstanbul’dan iş birliklerimin olduğu bazı sanatçı ve galeriler var.

Şebnem Hanım, bu değerli sohbet için teşekkür ediyorum, çalışmalarınızı ilgi ile izlemeye devam ediyor ve başarılar diliyorum.

Bu sohbetimizin sonunda; yine ekip ruhuna değinmeden geçemeyeceğim; başarı ekip işidir. Şehrimizi daha yaşanabilir, daha güzel ve daha zengin bir yer haline getiren çağdaş yaşamı sürekli besleyecek unsurlardan biri olduğunun bilinci ile sizin gibi özveri ve büyük çaba ve sağduyu ile çok önemli işlere imza atan kişilerin idaresinde olan sanat galerilerinin; yerel otoriteler ve sanattan direkt ya da dolaylı olarak etkilenen tüm çevreler tarafından desteklenmesi ve teşvik edilmesi gerektiği sonucuna varabiliriz. 

 

Şebnem Bahar; Atölye  iletişim bilgileri;

Şebnem Bahar Galeri
Sanat Galerisi; Seramik ve Cam Atölyesi
Sanat Galerisi ve Sergi Salonu
Adres: Yeşilbahçe, 8, 1457. Sok 
Muratpaşa, Antalya
Tel:  0242 316 60 63 / 0545 439 96 46 
e-posta: sebnembahargallery@gmail.com
 
Instagram: 
 

 

Şebnem Bahar ın katıldığı son dönem karma sergilerden; 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı.

Yorum Yaz


En fazla 500 karakter. 500 karakter kaldı.