COVID 19 ve ATALARI…SANATIN REHBERLİĞİ
Öncelikle 15 Nisan Dünya Sanat Günü Kutlu olsun!
Sevgili Dostlar…yeni yıla girdik derken, bir çok ulusal, uluslararası konu var derken…Korona geldi çattı.
Nefesimizi de kesti adeta…ama şoku atlatmamız, olabildiğince, geldiği gibi kabul edip, aksiyon planımızı gözden geçirmemiz gerekiyor değil mi? Sadece bireysel çabayla değiştirebileceğimiz bir durum değil ne yazık ki… ama önlem alarak durumun gidişatına desteğimiz olabilir. Her birimiz bu koca denizde bir damla olduğumuza göre…
Her gün medyada, tüm sosyal paylaşım platformlarında COVID19 la ilgili yapılması gerekenler, belirtileri, korunma, olası tedavi yöntemleri paylaşılıp duruyor. Sağlık örgütlerinin önerilerine, uyarılarına kulak veriyoruz. Bağışıklığımızı yüksek tutmak için iyi beslenmeliyiz, iyi uyumalıyız vs. vs…Bedenimiz için bin çeşit yönteme her ortamda ulaşmak mümkün.
Ruhumuz ne durumda? Moraller inişli çıkışlı, yaratıcılık deseniz; günü gününe uymuyor, sonu görünmeyen bir tünelde yol alır gibi hissetmenin en bildik ilacı ne olabilir?
Sanat yine yetişiyor imdada, çeşitli canlı yayınlarla yine çeşitli platformlarda bir çok sanatsal etkinliğe ulaşabilmek mümkün…Türk, yabancı çok değerli sanatçılardan resitaller, canlı performanslar yanı sıra “on line” hobilere yönelik eğitimler…
Gerçek bir sanal paylaşım patlaması yaşanıyor…o etkinlikten bu etkinliğe adeta soluk soluğa takip heyecanı da yaşıyoruz, itiraf edelim… hepsine yetişemezsek de ilgi alanımıza göre yine de bin çeşit etkinliğin olduğunu bilmek bile rahatlatıyor insanı. Umut veriyor, durumun vehameti ile ilgili ruh halimizi biraz olsun rahatlatıyor.
Tarihteki Salgınlar; Sanatsal Reaksiyonlar?
Bu virüsle ilgili maceranın sıradan olmayacağını şöyle tarihte biraz göz gezdirince anlıyoruz…Kayıtlara göre COVID 19 dan önce son 3000 yılda hiç değilse 13 e yakın salgın, dünyayı etkilemiş. Asırlar boyunda, elde edilen verilere göre toplamda 500 milyon ile 1 milyar kişi arasında insan etkilenmiş yaşanan salgınlardan…Tablodan da görüleceği üzere, filmlere konu olan salgınlar yüzyıllarca insanlık tarihinde kayıplar yaşatmış ve her salgın sonrası da tekrar tekrar ayağa kalkılmış, tarih oluşmuş, devrimler, savaşlar derken günümüze ulaşılmış… Tüm bu gelişmelere sanatçılar, sanat çevreleri nasıl karşılık vermiş…3000 yıllık geçmişte bunu araştırmak, bir kaç satıra sığdırmak zor olabilir ama yakın bölgede, yakın tarihe biraz dalınca karşılaştıklarımız; salgınlarla ilgili kuvvetli ipuçları veriyor…bu arada her ne kadar aşağıda Avrupalı sanatçılardan eserlerle örneklendirme yapsak da aynı dönemlerde Osmanlı Imparatorluğu sınırlarında da binlerle ifade edilen can kayıplarını da akılda tutmak gerek…
10 eser ile Avrupa’yı kasıp kavuran salgınlara tanıklık edelim…
1-Ondördüncü yüzyılda kara vebadan “Ölenleri gömen Tournai halkı (Belçika)
1347-52 yılları arasındaki kara veba salgınında ölenlerin Tournai halkı tarafından gömülüşü resmedilmiş… Gilles Li Muiss Günlüklerinden (1272-1352) Belçika Kraliyet Kütüphanesi
Kara Veba (1347 to 1352) zamanında iskeletler, ölüm, ölüm dansı temaları kültüre özellikle sanata yansımıştı. Avrupalıların %30 unun salgında öldüğü düşünülürse bu hiç de şaşırtıcı olmaz. Venedik gibi şehirlerde halkın %60 I, Paris te yaşayan 100 000 kişinin de yarısı bu salgında hayatını kaybetmişti. Decameron adlı eserinde Giovanni Bocaccio detaylı şekilde hastalığı ve taşıyanların durumlarını anlatmıştı.
2. Onbeşinci yüzyıl, Giacomo Borlone de Burchis, “Ölümle Dans ve Ölümün Zaferi”
Clusone, Italy
Kara Veba korkusunun diğer bir etkisi de kara mizahın yaygınlaşması olmuştu. Yaşayanlarla ölülerin karşılaşmasındaki mesaj dikkat çekici idi; yaşayanların resimleri genelde zengin, yüksek mertebelilere aitti; ancak ölülerin temsil ettiği alt mesaj ise, “ölüm hepimize eşit, siz de ölümlüsünüz, gücünüz ya da ünvanınız ölümden kaçmanız için yeterli olamayacak”. Ölümle Dans’ın teması bu düşünceye önemli bir örnektir. Cluseone’deki Ölümle Dans, Ölümün Zaferi’nin bir parçasıdır. Değişik sosyal sınıflardan yürüyen iskeletler ölümün dansına katılırlarken resmedilmişlerdir. Ölümün Zaferi’nde ölüm; taç taşıyan bir kraliçe iskeletidir. Ona eşlik eden iki iskelet de etraftakileri rastgele öldürürken resmedilmiş; Aynı sahnede; kraliçeye hayatları karşılığı insanlar tarafından sunulan değerli eşya ve hazinelerken kraliçenin ilgilenmemesi ve sadece canlarını istemesinin yansıtılması dikkat çekici .
Kraliçenin ayakucunda yer alan tabutta ise bir hükümdar ve bir din adamının bedenleri hızlı ve merhametsiz ölümü temsil eden zehirli hayvanlarla çevrili şekilde yer almaktadır.
3. Onaltıncı yüzyıl (1562 gibi) Pieter Bruegel , Ölümün Zaferi, Del Prado Müzesi, Madrid Bruegel’in tablosunda ise, artık ortaçağda değiliz ama “Ölümün Zaferi” bu kez sıradan bir Avrupa şehrindeki Kara Ölümün yolaçtığı ortamı resmetmektedir. ağaçlar, balıklar, her şey ölü resmedilmiş, resimde köylüsünden, askerine, soylusundan, kralına, din adamına kadar çeşitli sosyal sınıflardan insanlara yer verilmiş. Mesaj; ölüm kimseyi ayırmadan almaktadır.
4. Onyedinci yüzyıl; Paulus Furst - Nuremberg, Doctor Schnabel von Rom, 1656
British Museum, Londra
Kara ölüm bir ortaçağ korkusu olmaktan çıkıp, tekrar geri gelmişti. Önündeki 300 yılı aşkın süre ile veba salgını Avrupa’nın günlük hayatının sıradan bir parçası haline gelmişti. Korkunç ölümler şehirleri altüst etti. Avrupa 14-17. Yüzyıllar arası vebadan ciddi şekilde etkilendi, vebadan ölüm günlük hayatın sıradan bir parçası idi. Bu resimde, 17. Yüzyılda Paulus Furst, Roma-İtalya’da hastalığa karşı doktorların giydikleri koruyucu elbise ve kuş suratını andırır maskeyi eldivenleri, ayakkabıları, büyük kenarlı şapkayı resmetmiş.
5. Ondokuzuncu yüzyıl, Arnold Böcklin, “Veba”, 1898
Basel- Kunst Müzesi
Arnold Böcklin in eseri; takıntı haline gelen savaş, kolera ve ölüm kabusunu ifade etmektedir. Böcklin bir simgecidir ve ölümü bir ortaçağ şehrinin sokaklarında uçan bir yaratığa benzetir. Sanat tarihçilerine göre; 1898 de Bombay da ortaya çıkan veba ile ilgili haberlerden etkilendiği söylenir. Bununla ilgili net bir bilgi olmasa da simgecilerin çift anlamlı ve evrensel sembolleri kullandıklarını biliyoruz.
7. Yirminci yüzyıl; Egon Schiele, “Aile”, 1918
Egon Schiele, Aile, 1918, Belvedere, Viyana
20. yüzyıl 2 farklı dünya savaşı getirmişti. Katliamlar, ölümler ve tabii yine bir salgın; İspanyol Gribi. Bu salgının sonuçları korkutucu oldu. Virus dünyada 500 milyon kişiyi etkiledi ve yaklaşık 100 milyon ölümle sonuçlandı. Bu da 1. Dünya Savaşında ölen asker ve sivillerden daha fazla bir kayıp demekti. Egon Schiele de bu salgın nedeni ile hayatını kaybetti. “Aile” adlı bu eseri tamamlayamadı. Burada Schiele kendini ve İspanyol Gribinden 6 aylık hamileyken hayatını kaybetmiş eşi Edith’i ve doğmamış çocuklarını resmetmiştir. Bu konudaki endişelerini kaleme aldığı bir mektubunda eşinin sağlık durumu net şekilde anlatılmakta idi, sonrasında kendisi de hayatını kaybetti.
8. Yirminci yüzyıl, Edvard Munch, İspanyol Gribi Sonrası “Otoportre”, 1919,
Oslo, National Gallery.
Gustav Klimt, Amadeo de Souza Cardoso, and Niko Pirosmani, İspanyol Gribinden ölen diğer ünlü sanatçılardı. Edvard Munch ise hastalığa yakalanmış ancak yenmişti. Bu resmini 1919 da yaptı. Yaptığı bir seri çalışma , skeç ve resimlerinde ölüme yakınlığını çok detaylı şekilde anlattı… Resimde teni sarılaşmış, saçları seyrelmiş, bir sabahlık ve battaniye dikkat çekmektedir
9. Yirminci yüzyıl, Keith Haring, “Cehalet = Korku” 1989
Keith Haring, 1989, Poster Koleksiyonu- Noirmontartproduction, Paris.
1980lerde ve 1990 başlarında HIV ve AIDS dünyayı etkisi altına aldı Salgının başından itibaren bugüne kadar HIV nedeni ile 70 milyonun üstünde insan enfekte oldu, ve 35 milyon kişi AIDSten yaşamını yitirdi. AIDS in vücut salgıları ve özellikle cinsel yollarla bulaştığı biliniyordu ve 1980 lerde AIDS; eşcinsel hastalığı olarak tanımlandı. Hatta eşcinsel vebası olarak da adlandırıldı. HIV in korunmasız cinsel ilişki, uyuşturucu kullanımında şırıngalar yolu ile veya doğumla bulaştığı bilinmektedir. Hastalığın tanımlanmasından 1991 e kadar 100.000 Amerikalı AIDS ten ölmüştü. AIDS le ilgili bilgiler çok net değildi ve bilgi akışı çok zayıftı. Hükümetlerin aldığı önlemler de yetersizdi. İlacı ve tedavisi çok pahalıydı. Hastalar genelde kendi hallerine bırakılıyordu. Keith Haring de bu posteri 1989 da, kendisine AIDS tanısı konduktan sonra yapmıştı. Poster; “hiçbirşey görme hiçbir şey duyma, hiçbir şey söyleme” figürlerinden oluşmuştu. Poster; AIDS’e yakalananların toplumda karşılaştığı zorluklara işaret etmektedir. Keith Haring de 1990 da 31 yaşında AIDS ten öldü.
10. David Wojnarowicz, “İsimsiz” (Düşen Bufalolar) 1989
David Wojnarowicz, Untitled (Falling Buffalos), , National Gallery of Art, Washington.
“İsimsiz” (Düşen Bufalolar) eseri, David Wojnarowicz’in en iyi bilinen eserlerindendir. 80 lerde AIDS e karşı sanatçı yaklaşımının en iyi örneklerinden sayılan bu fotomontajda bir tepeden ölümüne düşen bir bufalo sürüsü görülüyor. Düşen bufalolar, kuvvetli ve provoke edici şekilde çaresizlik ve umutsuzluk duygularını ifade ediyorlar. Artistin HIV-pozitif teşhisinin hemen öncesine ait bu eserde AIDS krizi ve 19. Yüzyılda Amerika’da bufaloların sürülerle katledilişi arasında bir paralellik bulunması dikkat çekici. 80’li ve 90’lı yıllardaki eksik ve yanlış HIV/AIDS politikalarına dikkat çeken Wojnarowicz HIV/AIDSten 1992 de hayatını kaybetti.
(Kaynak: Salgın Grafik: Evrimağacı.org, ve Visual Capitalis -tSanat eserleri ile ilgili Zuzanna Stanska, Daily Art Magazine ,
COVID 19 bugünün sanatçılarına neler hissettirmekte?
Aktüel örneklere göz gezdirirsek, Suriyeli ressam Kuteybe Mamu’nun yaptığı tabloda (soldan itibaren 1. resim), aksi belirtilmekte olsa da; hayvandan geçebileceği düşünülen hastalığa karşı köpekten korunma şekli betimlenmiş, Iraklı ressam Hüseyin Sennan ise, virüsün yarasadan insana geçmesini resmetmiş. 3. resimde Çin/Şangayda bir sanatçı derneğinin başkanı olan ressam Li Zhong’un kaleminden koronavirüsle ilgili bir seri resimden biri yer almakta, 4. resim ise Londra’da bir sokak sanatçısı olan Lionel Stanhope’dan, 5. Resim ise Ukraynalı sanatçı Olena Perevodchyk’dan, eser insanlığın kuvvetli olduğu ancak küçücük bir virüs karşısında nasıl güçsüz kaldığını ifade ediyor; Şüphesiz, bu örnekler çoğalacak ve bir çok ülkeden çeşitli sanatçıların yorumlarını da ilerleyen zamanla göreceğiz.
.
Edebiyatta Dünyayı Etkileyen Salgınlarla İlgili diye bir başlık açarsak; şu eserleri sıralayabiliriz; Mahşer (Stephen King), Kolera Günlerinde Aşk (Gabriel Garcia Marquez), Salgın Hastalıklardan Ölümler: 1914-1918 (Hikmet Özdemir), Veba Yılı Günlüğü (Daniel Defoe), Dünyamızı Değiştiren On iki Hastalık (Irwin W. Sherman), Körlük (Jose Saramago), Salgın ve Madalyonun Ters Tarafı (Reşat Nuri Güntekin), Veba (Michael Grant), Osmanlı’da Salgın Hastalıklarla Mücadele (Ahmet Uçar), Veba (Albert Camus), Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Salgın Hastalıklar ve Kamu Sağlığı (Editörler: Burcu Kurt, İsmail Yaşayanlar), Hastalık (Onur Gürleyen), Kızıl Veba (Jack London), Salgın (Erin Bowman), ve güncel; güncelde Corona ve Virüs Savaşları (Kürşad Berkkan)
(Kaynak: Independent Türkçe – Faik Bulut’tan)
Sinema Dünyası’ndan da unutulmaz salgın filmlerini de hatırlamakta fayda var, hiç kuşku yok, çok yakında bomboş dünya şehirlerini de gösteren COVID 19 filmlerini de seyredeceğiz. Mutlaka İzlenmesi Gereken Salgın ve Virüs Konulu En İyi 15 Film (IMDB puanlarına göre) şöyle sıralanabilir;
1. The Happening – Mistik Olay (2008) 2. It Comes at Night – Gece Gelen (2017) 3. The Cassandra Crossing – Kassandra Geçidi (1976) 4. The Crazies – Salgın (2010) 5. Blindness – Körlük (2008) 6. Outbreak – Tehdit (1995)
7. Contagion – Salgın (2011) 8. Flu – Grip (2013) 9. World War Z – Dünya Savaşı Z (2013) 10. Perfect Sense – Yer Yüzündeki Son Aşk (2011) 11. I Am Legend – Ben Efsaneyim (2007) - 12. Ölülerin Şafağı (2004) 13. 28 Days Later – 28 Gün Sonra (2002) 14. Children of Men – Son Umut (2006) 15. Twelve Monkeys – 12 Maymun (1995)
(Kaynak: www.neolducom-sinema)
Yine yüzyüze, canlı ortamlarda buluşabileceğimiz günlere kavuşabilmek üzere diyelim…