Öyle bir döneme denk geldik…İnsanın, evrene görece kısacık yaşamında şaşırtıcı bir değişimle karşılaşmadığı bir dönem var mı ki? Bildiğimiz tarih boyunca değişim, insanı bir noktadan bambaşka bir noktaya taşımış, evet öyle bir döneme denk geldik ki, her alanda baş döndürücü değişimi takip etmekte iken, insanın doğa ile, evren ile aslında özü ile olan o saf bağı kaçırmamak için ulaşılabilecek en saf enstrümanın kesinlikle SANAT olduğunu tekrar anlıyoruz. İşte o hiç maske takamıyor, maske taksa düşüyor, tamamen insanı, insanın en saf halini, özünü yansıtıyor. Aslında keşke dünyanın her türlü otoritesi hemen soluna bir sanat insanı oturtsa…Üretim, Pazarlama, Finans vs. rakamları tartışıldıktan hemen sonra seçtiği sanat dalındaki otorite danışmanına izlenimlerini ve yorumlarını kendi sanat dalında özetlemesini istese ve her bir toplantının notuna iliştirilmiş bir sanat yorumu olsa…Ütopik geliyor ama neden olmasın? Çünkü insan maddeye daha çok önem verdikçe özündeki tüm saf dürtülerden de uzaklaşıyor… bir şekilde zamanın baş döndürücü hızını bir an yavaşlatıp bir öz değerlendirme arasına ihtiyaç var.
Antalya’da öyle güzel bir ortam var ki, her şeyin inadına SANAT çarkları çalışıyor…başka yazılarda nedenleri, nasılları gözden geçireceğiz ama Nisan başında açılan EFE SEMBOL “SANATTA OTOMATİZM” adlı sergisi ile hem bir resim sanatçısı hem de bir filozofla tanıştık. Efe Sembol, eserleri ile sanki bir başka dünyanın kapılarını aralıyor… Kendisi ile, yukarıda bahsettiğim insanın özünü farketmesi üzerine, “otomatizm” üzerine mini sohbetimizde buluştuk.
Şu an Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde Öğretim Görevlisi olan Efe Sembol, Lisans derecesini Belçika/ Brüksel Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi, Baskı Sanatları, Özgün Baskı , Gravür dalında tamamladıktan sonra Yüksek Lisansını Erciyes Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü Resim Ana Sanat Dalı’nda tamamlamış. Araştırma alanları Sosyal ve Beşeri Bilimler, Felsefe, Sistematik Felsefe ve Mantık, Psikoloji, Deneysel Psikoloji, Sanat, Uygulamalı Sanatlar , Plastik Sanatlar olan Efe Sembol’ün tezi; Ruhsal Özdevinimin Sanattaki Yapısal Bağıntıları…
Sanatı her yönü ile araştıran sanatçının zengin birikimini sizlerle paylaşmak isterim.
Efe Bey sizin gözünüzden “Sanat”;
Biri olmak, insanı özden uzaklaştırır ve o ben dediği kişinin içine (sevdikleri, sevmedikleri, doğruları, tecrübeleri) sıkışır. İnsanın bu hapishaneden kurtulabilmesi için kendi ışığıyla aydınlanmaya ihtiyacı vardır. İnsanın içinde hapis bulunduğu bu yapıyı görebilmesi için ışığın içeriye sızabileceği bir çatlağa ihtiyacı vardır. Sanat, insanın bu çatlağı açabilmesi için kullandığı enstrümandır. Özün kişinin ötesine geçerek yüzeye gelmesine yani insanın kendi sınırsız varlığının farkına varabilmesine olanak sağlayan bir geçittir sanat.
“Otomatizm, 1924’ten beri gerçeküstücülerin sanatta bilinçaltının yaratıcı gücünü ortaya çıkarmak amacıyla kullandıkları bir anlatım tekniğidir ki bu akımın temsilcilerinden özellikle André Masson, Arshile Gorky ve Max Ernst, bilinçli ussal denetim olmadan, serbest çağrışım yoluyla anında yakaladıkları fantastik ve erotik imgelerle deneyler yapmış, bu imgeleri bazen olduğu gibi bırakmış, bazen de bilinçli olarak geliştirip zenginleştirmişlerdir. Rastlantısal imgeler elde edilmesine dayanan yeni çizim teknikleri geliştirilmiş, bu tekniklerle yaratılan biçimler ya tamamlanmamış imgeler olarak bırakılmış ya da sanatçının içgüdüsel tepkisine bağlı olarak geliştirilirdi. (kaynak NFKU.com)
“Otomatizm” i siz tanımlar mısınız?
Eski Yunancada ‘kendisi’ ya da ‘kendisinin’ anlamını taşıyan Autos’tan türediği için otomatizm, “kendiliğinden olan düşünce”dir. Örneğin tasarım esnasında; insana kendiliğinden gelen bir düşünce olarak orijinal fikri temsil edebilmektedir. Bu fikir, ilk ve gerçek olan düşüncedir.
“Kendiliğindenlik” olarak da ifade edilebilen otomatizmin varlığı, çok farklı şekillerde gözlemlenmektedir. Bunlardan en önemlisi: eserin, eseri yapan kişi aracılığıyla kendini var etmesidir. Ruhsal farkındalığı üst seviyede olan çoğu sanatçı bunun yaratma sürecindeki en kritik nokta olduğunun bilincindedir. Çünkü sonuçta beliren eserin bir yağlı boya resim olmasının da ötesinde, dışarıdan algılanabilen aura’sı bu esnada oluşur. Aynı olgu müzikte, tiyatroda, şiirde… Sanatın farklı alanlarında da vardır. Bir başyapıt bu şekilde varlığı yansıtabilmekte ve biricik olma özelliğini kazanabilmektedir.Doğaçlama, aslında modern insanın yaşamında yeri olmayan ve bilinçaltına püskürttüğü ilkel sembolleri yüzeye çıkartmak için kullanılan en saf metottur.Dolayısıyla otomatizm aynı zamanda sanat yapma-etme faaliyeti esnasında beliren özgün harekettir. Bu, kontrolsüz gelen bir fırça darbesi olabileceği gibi, bunun sonucunda beliren etkinin hareketinde de bulunabilir. Rastlantısallık kullanılarak oluşturulmuş olan resimlerdeki bir diğer özellik ise sözü geçen sembollerin oluşturduğu mitsel betimlemelerdir.
“Sanat yapıtının barındırdığı varlığın algısı, zihinsel veya eleştirel değil, ruhsal farkındalık gerektirmektedir”
“Şuuraltı”nın zenginliğinden sıkça bahsediliyor, otomatizmin de aslında temelinde yatan fikir olarak algılanıyor. Şuuraltı ve teslimiyet sizin değindiğiniz kavramlar, açıklayabilir misiniz?
Şuuraltının sanatta kullanılabilmesi, teslimi gerektirebilmektedir. Bunu, bir piyanistin, odaklanmanın da etkisiyle belli bir süre sonra farkındalığını yitirerek çaldığı besteye yabancılaşmasına veya bir şairin ardı ardına gelen kelimeleri düşünmeden yazmasına benzetebiliriz. Kendisini saf ilham’a yani şuuraltından gelen sese teslim edebilen bir arpist’in bununla bütünleşerek herhangi bir zihinsizlik durumunda mitolojik bir besteyi yüzeye getirmesi de otomatizm’in varlığıdır. Bu tarz bir doğaçlama ile oluşan eser, metafiziksel uyanışlar şeklinde nitelenebilir. Sanatçıyı zanaatçıdan ayıran başlıca özellik budur…
Bu bağlamda özellikle Arthur Schopenhauer’ den bahsetmek istiyorum. O kendisinden örnek verirken otomatizmi şu şekilde ifade etmektedir:
“Kendi felsefemi ben yaratmadım. O kendiliğinden bende var oldu. Benim felsefi görülerim, benim herhangi bir müdahalem olmadan, irademin uykudaki gibi ve zihnimin öngörülmüş bir yöne doğru ilerlemediği zaman bende kendiliğinden var oldular. Böylece, kendim esere yabancı gibi idim.”
Burada bahsettiği esere yabancılık, sanatta ortaya çıkan özüne ötekileşme ile aynı şeydir.
Efe bey, resimde kendi yolunu arayanlar için otomatizm bir başlangıç mıdır? Uzun yolun bir durağı mıdır? Bir sonuç mudur?
Otomatizm her şeyden önce bir tekniktir. Ve bu teknik, insanın hiç farkındalığını yaşayamadığı (kendi) öz varlığını yüzeye getirir. Burada kendi’yi parantez içerisine almamın sebebi öz varlığın, insanın kendisine ait olan veya geri kalandan ayrı bir varlık halinde bulunan bir şey olmayışından ötürü. Evet bu metot, sadece resimde değil sanatın bütün dallarında kendi yolunu arayanlar için, yaratıcılığın kökenlerine temas etmesini sağlayan bir yol’dur. Rastlantısallığın sanatta kullanılışı, sezgisel çağrışımla birleştiği zaman insan, yaratıcılığının farkına varabilir. Bilinçaltının zenginliklerini keşfedebilir ki bu, sınırsızdır. Bu yol uzundur ve o kadar uzun ki sonu yok. Her durağında yeni bir şey keşfedersiniz ve hiç sonu gelmez. Her çalışma farklı ve orijinal çıkar. Sanatçıyı sanatçı yapan da budur zaten. Kendi kendini tekrar ederek zamanla çürümek yerine, özdeki varlığı yansıtacak bir aracı haline geldiği zaman, bir elini evrene ötekini de dünyaya açtığını görebilirsiniz. Semazenlerin duruşlarını buna örnek verebilirim. Bu bir iletim-iletişim durumudur.
“Bu bir sonuçtur” hiçbir zaman diyemeyeceğim çünkü sonu hiçbir zaman gelmeyecek bir zenginliğe açılıyorsunuz.
Efe Sembol’ün eserleri Nisan sonuna kadar Galeri T de izlenebilir. Otomatizm akımını, sanatçının zengin anlatımıyla ortaya koyduğu birbirinden etkileyici eserleri ile anlamak; çok özel bir sergi deneyimi.
Efe Sembol instagram bağlantısı: https://instagram.com/efe_sembol?igshid=YmMyMTA2M2Y=
Galeri T Adres : Elmalı Mah. Hasan Subaşı Cad. 13. Sok. Gözde Han, Basın Yayın Kurumu üstü, No 11/12, Muratpaşa-Antalya
İletişim: 0544 775 33 87
instagram bağlantısı: https://www.instagram.com/p/CcKhkiIOFBy/?igshid=YmMyMTA2M2Y=
Efe Sembol Eserlerinden…